Fatma Tokmak, 1996 yılında 2.5 yaşındaki oğlu Azat’la birlikte işlemediği bir suç iddiası ile İstanbul’da gözaltına alındı. Gözaltında kendisi ve oğlu Azad akıl almaz işkencelere maruz kaldı. Sorgu sürecinin ardından savcılığa çıkarılan Fatma tutuklandı. Fatma 9 yıl boyunca hapishanede kaldı.
Türkçe bilmeyen ve Kütçe ifade vermek isteyen Fatma’nın ifadesi alınmadan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Hapishanedeyken yaşadığı işkencenin de etkisiyle ağır kalp hastalığına yakalanan Fatma, hastalığı da dikkate alınarak mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere 2006 yılında tahliye edildi.
Tahliye sonrasında Fatma, dışarıda yaşlılara ve hastalara bakıcılık yaparak geçimini sağladı, oğlu Azat’la kendisine yeni bir yaşam kurdu.
Ancak kendisiyle ilgili iddiaları kanıtlayacak hiçbir delil olmamasına rağmen, mahkemenin verdiği müebbet hapis cezasının Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmesi üzerine Fatma tekrar tutuklandı. Fatma, Türkiye İnsan Hakları Vakfı-TİHV İstanbul Şubesi’nin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen, Adli Tıp Kurumu-ATK’nın “cezaevinde kalabilir” raporu nedeniyle yıllardır serbest bırakılmıyor. Hapishanede kaldığı süre içerisinde de, Fatma’nın sağlık sorunları arttı.
2015 yılında yapılan muayeneler sonucu doktorlar Fatma’nın dört kalp kapakçığının iflas ettiğini açıkladılar. Fatma’nın tedavisi uzun süre OHAL’le birlikte faşist Saray rejiminin zindancı politikalarını arttırdığı süreçte, kelepçeli muayene dayatmasına takıldı. Koronavirüs salgını nedeniyle mapusların büyük bir risk yaşadığı bu süreçte 15 Nisan’da yürürlüğe giren yeni infaz yasasında faşist AKP-MHP iktidarı hasta tutsakları bir şantaj unsuru olarak elinde tutmayı tercih etti.
Tüm siyasi tutsakları da kapsam dışı bıraktı. Fatma’nın avukatları hem sağlık sorunlarının giderek katlanması hem de hapishanelerdeki Kovid-19 tehdidi nedeniyle Fatma için savcılığa tahliye talebinde bulundu. Sağlık sorunlarının giderek katlanması ve hapishanelerdeki Kovid-19 tehditi nedeniyle avukatların tahliye başvurusu hızla reddedildi.
Oysa Fatma Tokmak için hapishanede bulunduğu her gün büyük bir risk barındırmaktadır. Ayrıca Kovid-19 salgınıyla birlikte rutin kontrol ve tedavileri aksatıldığından yaşamına yönelik dehdit daha da ağırlaşmıştır.