Sırada müthiş bir kadının, 12 Mayıs 1973’te eski savaş suçlusu ve Lyon kasabı olarak da tanınan Klaus Barbie tarafından katledilen, CHE’nin katilini üç kurşunla öldürmeden önce; “Sana Bolivya devriminin selamını getirdim. Sana Che’nin selamını getirdim” diyen ve katili oracıkta öldüren Monika Ertl’in anısına hazırladığımız portremiz var…
Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya’nın Münih kentinde dünyaya gelir. Monika Ertl, Nazi’lerin propaganda filmlerini çeken Hans Ertl’in kızı olmanın dışında, Almanya’da fazlaca bilinen biri değildir. Babası 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Bolivya’ya yerlemiş ve burada bir yandan film çalışmalarına devam ederken bir yandan da çiftçilik yapar.
Monika’nın hikayesi ise 1952 yılında tam 15 yaşındayken Bolivya’ya gelmesiyle başlıyor. Monika, Bolivya’ya geldikten sonra babasından öğrendikleriyle sinema sektörüne atılır ve birkaç film çeker. 1958 yılında genç bir kadınken yine Almanya’dan Bolivya’ya göçen bir maden mühendisiyle evlenir. Bir süre sonra kocasından ayrılır.
Kardeşi Beatrix’in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika, yarı zamanlı olarak öğretmenlik yapıyor arta kalan zamanlarındaysa çeşitli seyahatler düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu. Bu seyahatler sırasında tanıştığı insanlar Monika’nın ideolojik olarak sola yakınlaşmasını sağlar. Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri sayesinde daha da radikalleşir ve Guevarist milislerin oluşturduğu ELN yani Ulusal Kurtuluş Ordusu’na sempati duyar. Che Guevara’nın katledilmesiyle ELN’ye katılan Monika burada yerli dillerinde “genç kız” ya da “kız arkadaş” anlamlarına gelen “İmilla” adını alır.
Yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen infaz edilen ve daha sonra da elleri kesilen Che Guevara’nın intikamını almak tüm devrimci gruplar gibi ELN’nin de görevleri arasındadır. En büyük hedef de, bu infazdan ve ellerinin kesilmesinden sorumlu olan Bolivya Ordusu komutanlarından Roberto Quintanilla Pereira’ydı. Gerilla kamplarında eğitim gören Monika’nın da tek hayali Pereira’yı cezalandırmaktı.
Roberto Quintanilla Pereira can güvenliği endişesiyle Bolivya Hükümeti’nden Almanya’nın Hamburg kentine konsolos olarak atanmasını talep eder. Bu talebi yerine getirilen Pereira yeni görevine ve yeni görev bölgesine atanır.
Pereira’yı cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre’ye oradan da Hamburg’a geçer. Tarihler 1 Nisan 1971’i gösterdiğinde Monika tüm zarifliği ve güzelliğiyle Bolivya’nın Hamburg Konsolosluğu’na gider. Kendini öncesinde konsolos Pereira’yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Pereira’nın odasına girdikten sonra çantasında Revolver’ini çıkartır. Yakın mesafeden 3 el ateş ederek Pereira’yı orada öldürür.
Pereira büyük bir şaşkınlıkla yere düşerken, Monika “Sana Bolivya devriminin selamını getirdim. Sana Che’nin selamını getirdim” der ve hızla konsolosluktan çıkmaya çalışırken “Ya özgürlük, ya Ölüm” sloganını atar.
Monika 2 yıl Fransa’da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya’da görülür. Monika babasının arkadaşı olan, eski bir Nazi savaş suçlusu ve Lyon Kasabı olarak bilinen Klaus Barbie tarafından tuzağa düşürülerek, 12 Mayıs 1973 günü katledilir. Bedeni ise Bolivya’da hiç kimsenin bilmediği bir yere gömülür…