Gözaltında Kayıplar, Analar ve Evlatları-Berfo Ana
12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü toplumu teslim almak için bütün asker ve polis gücüyle saldırıya geçtiğinde…Grev, toplantı, gösteri, miting ve yürüyüşleri yasakladı. Sıkıyönetim ilen ederek meclisi feshetti; siyasi partileri, sendika ve dernekleri kapattı.
Yüzbinlerce insanı gözaltına aldı.
İşkenceli sorgulardan geçirdi.
Yüzlerce devrimciyi işkenceyle ve sokak infazlarıyla katletti.
Onlarca devrimciyi idam etti.
Toplumun sindirilmeye çalışıldığı bu ağır koşullarda mücadelenin tam ortasında kadınlar vardı.
Onlar anaydılar, eştiler, kardeştiler…
Dönemin en kararlı direnişçileriydiler.
İlk siyasi deneyimlerini emniyet müdürlüklerinin ve hapishanelerin kapılarında yaşadılar.
Sonra dayanışmayı, kendi aralarında örgütlenmeyi öğrendiler.
İçeridekilerin dışarıdaki sesi, çığlığı oldular…
12 Eylül askeri faşist darbesinin yarattığı emniyet ve hapishane gerçeklerini dünyaya duyurdular.
İnsan Hakları Mücadelesinde ve örgütlenmesinde onlar vardı.
1990’larda sokak infazlarına ve gözaltında kayıplara karşı mücadeleyi omuzladılar.
Adları, Berf o’ydu, Fatma’ydı, Elmas’tı, Hatice’ydi, Emine’ydi, Elif’ti, Zübeyde’ydi, Gülşah’tı Güzel’di, Gülmez’di, Hanife’ydi…
Kars’tan, Bingöl’den, İstanbul’dan, İzmir’den, Erzincan’dan, Dersim’den, Varto’dan, Bitlis’ten ve adlarını sayamadığımız kentlerden yola çıkmışlardı…
Anadolu ve Mezopotamya’nın dört bir yanından bir nehrin kolları gibi aynı denize akıyorlardı.
Her biri bir mevsimdi…
Ve bütün mevsimleri mücadelelerinde buluşturdular…
Bıkmadan, usanmadan günler, aylar, mevsimler, yıllar boyunca evlatlarını aradılar, evlatlarının mezar hakkı için direndiler, mücadele ettiler…
Berfo Ana Birgün Oğlu Gelir Diye Kapısını Kilitlemeden Yattı
Berfo Kırbayır o analardan biriydi…
Oğlu Cemil Kırbayır gelir diye yıllarca kapısını kilitlemeden yatmıştı…
Bir gün dönecek olursa, tanıyamaz diye, evinin tadilatını yaptırmamış, ev zamanla harap olup, yıkılıp gitmişti.
Bükülmüş beline, ilerleyen yaşına rağmen, son nefesini verinceye kadar katillerin yargılanması, oğlunun bir mezarı olması için mücadele etti…
Sadece oğlu Cemil’in değil, tüm kayıpların Berfo Anası oldu O!..
12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleştiğinde Kırbayır ailesi Ardahan’ın Göle ilçesindeki Okçu köyünde yaşıyordu.
Darbenin ertesi günü Kırbayır ailesinin evine baskın düzenlendi ve Cemil Kırabayır gözaltına alındı.
Kırbayır, önce Göle’de bulunan 247. Piyale Alay Komutanlığı’na oradan da 9. Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı’na bağlı Kars gözetim evine getirildi.
Kars Emniyeti tarafından üç kişiyle buradan alınarak işkencehaneye dönüştürülen Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’ne konuldu.
Burada işkence ile sorgulandı.
Sorgusuna MİT, emniyet ve askeri personel katıldı.
Öğrencisi olduğu bu okulda 8 Ekim 1980’de gördüğü ağır işkence sonucu katledildi.
Kendisinden haber almak için bekleyen ailesine ‘Cemil Kırbayır gözaltında firar etti, onu bir daha sormayın bize’ denildi.
Kırbayır ailesinin Cemil’i arayış mücadelesi başladı.
106 yıllık ömrünün 33 yılında oğlunu arayan Berfo Ana’yı kamuoyu ‘Cumartesi Anneleri’nin arkasında başka güçler var’ diyen zamanın başbakanı faşist şef Erdoğan’a ‘bizim arkamızda acılarımız ve zulme baş eğmeyişimiz var’ cevabıyla tanıdı.
5 Şubat 2011 tarihinde Erdoğan ile görüşmeye giden kayıp annelerinin arasında Berfo ana da vardı.
Erdoğan’a ’31 yıldır arıyorum, bana oğlumu bul’ dedi.
Faşist şefin talimatıyla 9 Şubat 2011’de Cemil Kırbayır’ın akıbetinin araştırılması için Meclis’te araştırma komisyonu kuruldu.
Komisyon, ‘Cemil Kırbayır firar etti’ iddiasının gerçeği yansıtmadığını, onun gözaltında öldürüldüğünü ve bilinmeyen şekilde yok edildiğine karar verdi.
Emniyet, MİT ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın o dönemin görevlileri ve yetkilileri ile dönemin sıkıyönetim komutanı hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Meclis Komisyonu elindeki tüm belge, bilgi ve beyanları ulaştırmasına rağmen Kars Cumhuriyet Başsavcılığı üç yıldır sorumlular hakkında dava açmadı.
Açıklamada Kırbayır’ı işkenceyle sorgulayan timin, firar ettiği şeklinde sahte tutanak tutan polislerin, bu suçtan sorumlu dönemin emniyet, askeri ve MİT yetkililerinin açık kimlik ve adres beyanlarının Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen Meclis raporunda bulunduğu vurgulandı.
Berfo Ana, oğlu Cemil’e bir mezar yapabilmek için, her Cumartesi saatler 12.00’yi gösterdiğinde, elinde oğlunun fotoğrafıyla Galatasaray Meydanı’nın sessiz çığlığına kattı sesini…
4 Nisan 2012 tarihinde Ankara’da görülmeye başlanan 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili, beşli çetenin başı Kenan Evren ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında açılan davanın ilk duruşmasına Kars’tan ambulans geldi.
12 Eylül davasına müdahil olmayı talep etmişti.
Berfo Ana o gün yaptığı konuşmada, yargılamanın geç kaldığını ifade etmiş, Evren’e tepkisini şu sözlerle dile getirmişti:
“Ben Kenan Evren’in peşindeyim. Ben anayım bana oğlumun tabutunu verin. Ben kurtuldum demesinler. Senin ocağın söne, evin yıkıla. Ben ölünceye kadar onun peşindeyim.”
Kendisine uzatılan her mikrofona oğlunu aramaktan vazgeçmeyeceğini söyleyen Berfo Ana’nın ömrü ne yazık ki Cemilini bulmaya yetmedi.
21 Şubat 2013 tarihinde, 106 yaşında yaşamını yitirdi.
Berfo Ana’yı son yolculuğuna yıllardır birlikte mücadele yürüttükleri yoldaşları Cumartesi anneleri ve insanları uğurladı.
Cemil’ini kaybettiği topraklar olan Ardahan’ın Göle ilçesine gitmeden önce; 22 Şubat 2013 tarihinde son kez Galatasaray’daydı Berfo Ana.
O gün, o meydanda, Cumartesi Anneleri, Berfo Ana’ya Cemilinin katillerinden hesap soracaklarına dair söz verdiler.
O gün Berfo Ana toprağa verilirken, iki mezar açıldı.
Berfo Ana Cemil bulununcaya kadar mezarının üzerinin açık kalmasını vasiyet etmişti.
Onun vasiyetini yerine getirmek mümkün olmadığı için, yanı başına 33 yıl boyunca aradığı oğlu Cemil için bir mezar kazılarak üzeri açık bırakıldı.
Birgün Cemil bulunduğunda anacığının yanına konulsun diye…