DOSYA 13
Gözaltında Kaybedilen Kadınlar Anısına
1995 yılından ber her Cumartesi saatler 12.00’yi gösterdiğinde ellerinde gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla Cumartesi Anneleri ve insanları devletten kayıpların akibetini açıklamasını, kaybedenlerin listesini istiyor…
Oturma eylemlerinde büyük çoğunluğu erkek devrimcilere, yurtseverlere ait fotoğraflar olsa da, soran gözlerle bakan ellerdeki fotoğrafların içinde kadınlar da var! Çünkü, 1990’lı yıllar boyunca devletin sistematik olarak uygulamaya koyduğu gözaltında kayıplar politikası sadece erkek devrimcilere, yurtseverlere uygulanmadı…
Faşist diktatörlüğün gözaltında kaybetme saldırısını kadınlara ve çocuklara kadar uzatması, hatta zaman zaman rastgele kurbanlar seçmesi toplumu daha fazla sindirmenin, toplumda korkuyu örgütlemenin bir aracı olarak Kuzey Kürdistan ve Türkiye metropollerinde uygulandı. Devletin gözaltında kaybetme politikasına Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’nin bazı batı illerinde Hizbullah’ın kaçırarak kaybetme saldırıları da eşlik etti…
İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 1990’lı yıllar boyunca, biri annesiyle götürülen kız çocuğu olmak üzere 19 kadın gözaltında kaybedildi.
Makbule Öktem Gözaltında Kaybedildi
Makbule Öktem, 1991 yılında Cizre’de gözaltına alınmış…Gözaltına alındığı tarihten sonra bir daha Makbule’den haber alınamaz. Kaybedildikten tam 18 yıl sonra, bir yol yapım çalışması sırasında Makbule’nin kemikleri bulundu…
Ayten Öztürk Yeşil ve Çetesi Tarafından Kaçırılarak Katledildi
Ayten Öztürk, Dersim’de 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrasında içinde 4 kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. 8 Ağustos 1992’de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınamayacak hale gelmiş Ayten’in kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Buna rağmen işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı.
21 Nisan 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Rıdda Yavuz 14 Ağustos 1992’de Gözaltında Kaybedildi
Rıdda Yavuz, 24 yaşındaydı. 14 Ağustos 1992’de Mardin Derik’te katıldığı bir mitingde, askerlerin kalabalığa ateş etmesi sonucu yaralı olarak iki kişiyle birlikte gözaltına alındı. Olayın ardından ailenin yaptığı hukuki girişimler sonuçsuz kaldı. Rıdda Yavuz ve birlikte gözaltına alınan iki kişiden bir daha haber alınamadı.
Sedika Dal Hizbullah Tarafından Kaçırılarak Kaybedildi
22 yaşındaki Sedika Dal, Eylül 1993 yılında, köyden 5 km. uzaklıktaki Nusaybin ilçesinin Selahaddin Eyyubi Mahallesi’nde bir grup tarafından yolu kesilerek durduruldu.
Sedika kaçırılmadan önce köyde Hizbullah tarafından öldürülen Nayif Şahin’in cenaze törenine katılmış, törende Hizbullah yanlıları tarafından tehdit edilmişti. Ailesi, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcısı’na başvurarak Hizbullahçılar hakkında suç duyurusunda bulundu ve savcıya ifade verdi. Ancak herhangi bir sonuç elde edemedi. Sedika Dal’dan bir daha haber alınamadı.
Hamide Şarlı Askerler Tarafından Gözaltında Kaybedildi
23 Aralık 1993’te Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Wanik köyünde kısa süreli bir çatışma yaşanır. Ertesi gün askerler ve yüzü kapalı özel harekat timleri köye giderek Hamide Şarlı’yı gözaltına almak ister. Hamide’nin kardeşi Ramazan kız kardeşiyle birlikte gitmek istediğini söyler. Askerler her ikisini de tüm köylülerin gözleri önünde alıp götürürler ve bir daha iki kardeşten haber alınamaz…
Hatun, Yeter, Elif, Gülizar ve 3 Yaşındaki Dilek Askerler Tarafından Kaybedildi
Dersim’in Gökçek köyü Mirik mezrası sürekli askerlerin baskısına maruz kaldığı için köy halkı göçetmiştir. Ancak, tüm baskılara rağmen Işık ve Serin aileleri mezrada kalmaya devam eder. 23-24 Eylül 1994 tarihinde Tuğgeneral yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı’na bağlı askerler mezraya baskın düzenlerler. Mezrada bulunan evler bağ ve bahçeler bombalanır, yakılır.
Askerler daha sonra iki aileden Hıdır Işık, Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Düzali Serin, Gülizar Serin ve üç yaşındaki çocukları Dilek Serin’i gözaltına alırlar. Ailesinin başına gelenleri sonradan duyan ve mezraya giden Ali Işık’ın cesedi ise 8 Ekim 1994’te çıplak ve başı ezilmiş şekilde köy dışında Gökçek Jandarma Karakolu’nun hemen alt tarafında bulunur.
Aileler her türlü yasal girişimde bulunur. Ancak Gökçek Jandarma Karakolu ‘onları biz de görmedik’ cevabını verir. Cumhuriyet savcısı, dilekçelerini işleme koyar ama olay yerine gitme gereği dahi duymaz. Aileler, Meclis’e inceleme ve araştırma talebiyle başvuruda bulunur ancak sonuç alamaz. 7 kişilik Serin ve Işık ailesini fertlerinden o tarihten itibaren haber alınamaz.
Lütfiye Kaçar İstanbul’da Gözaltına Alındı ve Kaybedildi
1960 Manisa doğumlu Lütfiye Kaçar, İstanbul Üniversitesi Coğrafya bölümü öğrencisiydi. 12 Eylül öncesinde devrimci mücadelede yer alır. 1980 sonlarında kısa bir tutsaklık yaşar.
Devrimci Sol Ana Davası’nda tutuksuz tutuksuz yargılanan 9 devrimciden biridir. Devrimci İşçi Hareketi’nde yönetici olarak görev alan Lütfiye, 5 Ekim 1994 tarihinde İstanbul veya Gebze civarında gözaltına alınır. Gözaltına alındıktan sonra Mücadele Dergisi arayan ve kendisini Yılmaz olarak tanıtan bir kişi, “Lütfiye Kaçar elimizde, şu anda askıya alındı. Kendisine işkence yapılıyor, yarın parçalarını toplarsınız.” der. Ve bir daha Lütfiye’den haber alınamaz…
Korucu Olmayı Reddettiler Bir Aileden 6 Kişi Kaybedildi
Muş’un Hasköy ilçesi Ortaç köyünde yaşayan 61 yaşındaki Sadi Tatu ve 59 yaşındaki kardeşi Halil Tatu’nun korucu olmaları yönünde ağır baskılara maruz bırakılırlar. Ancak Tatu kardeşler korucu olmayı kabul etmez.
Sadi Tatu, Zirkêt Yaylası’na hayvanları otlatmak için gider. 19 Ekim 1994 günü 59 yaşındaki eşi Gülnaz Tatu, 57 yaşındaki kardeşinin eşi Kadriye Tatu hayvanları sağmak için gittikleri yayladan bir daha dönmezler.
Muhtar aracılığıyla durum Hasköy Jandarma Komutanlığı’na bildirilir. Karakol komutanı bölgede geniş çaplı operasyon yapıldığı gerekçesiyle bölgeye gidemeyeceklerini, kendilerinin de gitmemesini söyler. Ancak geri dönmeyen 3 kişiyi aramak için yola çıkan aileden 3 kişi daha ortadan kaybolur.
Aile kayıpların akıbetini öğrenmek için 10 yıl boyunca Muş İl Jandarma Komutanlığı, Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, Muş İl Emniyet Müdürlüğü’ne dilekçeyle başvurur. Dilekçeler işleme konulmaz, aileye “böyle bir olay yaşanmadı” yanıtı verilir. Ailenin Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na yaptığı başvuru sonucunda açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanır.
Ayşenur Şimşek Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda Bulundu
27 yaşındaki Ayşenur Şimşek, 1990’da Hacettepe Eczacılık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, eczacı olarak çalışmaya başlar. 1991’den itibaren de sağlık emekçilerinin örgütlenme çalışmalarında yer alır ve Sağlık-Sen Ankara Şubesi Kurucu Başkanı olur. Bu çalışmaları sırasında iki kez gözaltına alınır ve birçok kez tehdit edilir.
1993 yılının Ekim ayında hakkında yakalama kararı çıkartılır. 24 Ocak 1995 tarihinden sonra Ayşenur’dan haber alınamaz. Emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı’na başvuran aileye gözaltına alınmadığı söylenir. 76 gün sonra Ayşenur Şimşek’e, “kimliği meçhul kişi” olarak Kırıkkale kimsesizler mezarlığında ulaşılır.
Otopsi raporuna göre Ayşenur’un bedeninde ağır işkence izleri mevcuttur. Ayşenur, kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurulmak suretiyle katledilmiştir.
Hatice Şimşek, Şükran Daş, Zozan Eren…
1 Mayıs 1995’de Amed’in Bismil ilçesinde gözaltına alınan Hatice Şimşek’ten bir daha haber alınamadı…
Şükran daş, 7 Eylül 1996 tarihinde Amed Bağlar’da bulunan bir eve Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı sivil polisler tarafından yapılan baskında gözaltına alındıktan sonra ondan bir daha haber alınamadı…
Zozan Eren, 26 Eylül 1997’de Kulp-Amed yolunda otomobilleri durdurularak eşi Orhan ile birlikte beyaz Toros’a bindirilerek kaçırıldı. O tarihten sonra Zozan ve eşinden bir daha haber alınamadı…
Fahrie Mordeniz Eşiyle Birlikte Kaybedildi
Fahriye ve Mahmut Mordeniz, 28 Kasım 1996’da Amed’de kaybedildi…
Sivil polisler önce baba Mahmut Mordeniz’i hayvan pazarında satış yaparken, anne Fahriye Mordeniz’i de evden gözaltına aldı.
Anne ve babasının gözaltına alındığını öğrenen M.E.M., olayı takiben on kez Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başvurdu. 3 Aralık 1996’da çiftin Cizre-Silopi karayolunda elleri bir kumaş parçasıyla bağlı ve ağzı bantlanmış halde karın üstü yatan bedenleri bulunur ve ‘faili meçhul kişi’ olarak Cizre Asri Mezarlığı’na gömülürler.
Neslihan Uslu ve Üç Arkadaşı Foça’da Kaçırılarak Katledildi
Kendini JİTEM’e bağlı 03 Tim görevlisi olarak tanıtan Turan Ünal’ın itiraflarına göre; 31 Mart 1998 yılında gözaltında kaybedilen Neslihan Uslu, arkadaşları Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal ile birlikte Foça’da askeri alan içindeki kontrgerillaya ait binalarda işkenceyle sorgulanıp katledilmiştir.
Konca Kuriş Hizbullah Tarafından Kaçırılarak Katledildi
Konca Kuriş 16 Ekim 1961’de dünyaya gelir. Müslüman feminist bir yazardır Konca…
Konca Kuran’ın doğmatik bir şekilde yorumlanmasını eleştirdiği için Hizbullahın’ın hedefi haline geldi. 17 Temmuz 1998 tarihinde Mersin’de evinin önünden gece yarısı eşi Orhan Kuriş etkisiz hale geterilerek kaçarıldı.
Kaçırıldıktan sonra 38 gün boyunca Hizbullah üyeleri tarafından işkence görmüş, işkence seansları katilleri tarafından kaydedillir…Katledildikten sonra, Konya’nın Meram ilçesinde sorgulandığı evin bodrdumunda gömülür.
Konca, kaçırıldıktan 555 gün sonra, 23 Ocak 2000’de Hizbullah’a ait ölüm evinin bodrumunda bulundu.