23 Kasım 2016 tarihinde Almanya Düsseldorf’ta yaptığı bir basın açıklamasıyla HDK-Avrupa Şubat ayında yapacağı kuruluş kongresine kadar „Türkiye’de OHAL’i Durdur“ başlıklı bir kampanya başlattığını duyurdu.
HDK-Avrupa kent ve ülke meclisleri ve girişim komisyonlarınca yürütülecek OHAL karşıtı kampanya ile hem Türkiye’de OHAL’le birlikte uygulamaya sokulan her türlü baskı, sansür, ötekileştirme, sindirme, tutuklama, tecrit, katliam, savaş politikalarını Avrupa’da teşhir etmeyi planlıyor. Hem de, Avrupa halklarını Türkiye’deki faşist baskı ve uygulamaların Avrupa’ya ve tüm dünyaya olumsuz etkileri konusunda uyarma ve OHAL’e karşı birlikte mücadele etmeyi; Avrupa Hükümetlerinin Türkiye’ye karşı tutum almalarını sağlamayı hedefliyor.
Ayrıca Avrupa’da HDK ile programatik bir birlik yapmaktan uzak duran devrimci, demokratik kurum ve bireyleri OHAL’e karşı ortak bir eylem hattı etrafında yan yana getirmek de bu kampanyanın hedefleri arasında. Aynı zamanda yapılan açıklamada bu kampanyanın HDK-A için „kurucu bir siyasi kampanya“ niteliği taşıdığı belirtiliyor.
HDK-Avrupa’nın başlatmış olduğu OHAL karşıtı kampanyanın hedefleri tüm ilerici, demokrat, yurtsever, devrimci ve sosyalistlerin bir eksik, bir fazlasıyla üzerinde birleşebilecekleri bir program. Avrupa’da OHAL karşıtı kampanyayı layıkıyla örgütleyip yürütmek, Avrupa’da ortak mücadelenin örgütlenmesinde ileri bir adım olmakla kalmayacak. Aynı zamanda hem HDK’nin gelişimini sağlayacak, hem de HDK içerisinde yer alan parti ve kurumların kendi kabuklarını kırmalarına ve büyümelerine hizmet edecektir. Dolayısıyla bu kampanyanın işin gereklerine göre örgütlenmesi, HDK-A içerisinde yer alan parti ve kurumların, bireylerin boynunun borcu olmak zorunda.
Yöntem olarak bu kampanyada ilk harekete geçmesi gereken kesim HDK-Avrupa’nın doğrudan destekçileri olsa da; bugüne kadar kuruluş çalışmalarına katılsın ya da katılmasın, HDK-Avrupa’yı destekleyen herkesin kampanyayla ilişkilendirilmesi hedefleniyor.
Kampanyanın harekete geçirmeyi hedeflediği ikinci halka ise, Avrupa’da HDP’ye oy veren 235 bin kişi ve onların yakın çevresi. Ayrıca kabul etmek gerekir ki, Avrupa’da HDP’ye oy vermese bile, bugün Türkiye’de uygulanan faşist OHAL rejimine karşı olan yüz binler mevcut. Ve OHAL karşıtı kampanya bu kesimlere de ulaşmak, onlarla bir bağ kurmak ve ulaşılan kesimleri meclis ve komisyonlarda örgütleyerek harekete geçirmek gibi bir görevi de var. Yine yerellerde örgütlenecek „Türkiye’de OHAL’i Durdur“ kampanyasıyla Avrupalı demokrasi güçleri, Avrupa halkları ve onun ilerici, demokrat, barışsever ve sosyalist temsilcilerini de bu mücadelenin bir parçası yaparak harekete geçirmeyi hedefliyor.
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nden sonra faşist Saray-AKP diktatörlüğünün baskı ve zulümünü zayıf protesto eylemleriyle ya da halka yönelik yapılan sokağa çıkma çağrılarıyla, (dikkat edilsin halkın sokağa çıkmasını örgütlemekle değil) adeta „seyrederek“ geçirildi. Ya da sadece sürekli hareket halinde olan nicelik olarak zayıf bir örgütlü kitle sokağa çıkma başarısı gösterebildi.
15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından OHAL ilanıyla saldırı alanı genişleyen, kendinden olmayan herkesi hedef tahtasına oturttukları ve saldırıların dur-durak bilmediği bir sürece girildi. İlk başlarda hak gaspları, baskı ve zulmün dozunun arttırılması, OHAL ilanı sanki Fethullahçılara yönelik bir saldırı dalgası gibi sunulsa da, her zaman olduğu gibi „filler tepişti, çimenler ezildi!“
Avrupa’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı değişik uluslardan, inanç ve mezheplerden göçmenler, politik sürgünler olarak faşist Erdoğan-AKP diktatörlüğünün halklarımız üzerindeki baskı ve zulmüne karşı elbette bir refleks gösterdi. Fakat çok açık ki, bütün bu protesto ve karşı çıkışlar çok dar kaldı. Sömürgeci faşist diktatörlük üzerinde herhangi bir siyasal baskı oluşturacak düzeye ulaşamadı. Güç ve eylem birlikleri ise, alışılmışın dışına çıkamadı. Bu haliyle çıkmasının pek mümkünü de yoktu.
Şimdi bu gerçekler ışığında HDK-A’nın başlattığı „Türkiye’de OHAL’i Durdur“ kampanyasıyla çok sıkı bir şekilde ilişkilenmek gerekiyor. Çünkü OHAL’e karşı mücadeleyi büyütmek hepimizin görevi! Ve elbette öncelikle HDK içerisinde yer alan politik kuvvetlerin HDK ile ilişkileniş biçimlerini sorgulayarak değiştirmeleri, bu bakış açısıyla OHAL karşıtı kampanyayı sahiplenmeleri ve yaygın bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.