Sosyalist kadın aydınlanmasında bir eşik -II-

Füsun Erdoğan

Komünist Kadınlar Konferansı

“Sosyalist Kadın Aydınlanmasında ı. Komünist Kadın­lar Konferansı’nı (KKK) bir eşik yapan hiç kuşkusuz Konferans’ın kadın sorunu ve özgürleşmesi kapsamında; hem komünist kadın hareketinin teorik temellerini oluşturması, hem de işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç kadınlar arasında komünist faaliyetin özel olarak örgütlenmesi için, mücade­le biçim ve araçlarını tartışarak, pratikte uygulama irade ve çabasıdır. Bu nedenle Komünist Kadın Hareketi’nin “devrimci kendiliğindencilik” döneminin kapanması de­mek olan ı. KKK öncesi süreci kısaca özetlemekte yarar var.

Kadın kadrolarda artan hoşnutsuzluklar, durumlarının değiştirilmesine ilişkin talepler, mücadelenin gereksinim duyduğu kadro ihtiyaçları, Hareket saflarında yaşandığı biçimiyle kadın sorunu ve çözüm önerileri; önemli bir so­run olarak 1989 yılında yapılan 3. Genel Konferans sonra­sında gündeme gelir. Tüzükte yer alan ve ayrı bir kadın ör­gütlenmesini ifade eden ya da çağrıştıran bir hükümden hareketle Koordinasyon Komitesi (KK) atanır. Ancak “bu adım” kayda değer bir aydınlanmaya dayanmamıştır. Du­rumun basıncı altında iyi niyetli pratik bir çıkış arayışıdır. Daha başından süreç tersine işlemiş olsa da, atılan bu adımlar, aydınlanma sorununun da pratik olarak gündeme gelmesini koşullamıştır.

Atanmasının ardından, hızla harekete geçen Koordi­nasyon Komitesi karanlıkta el yordamıyla yürümek zorun­da kalır. Pratiğin önü aydınlatılmalı, teorisi kurulmalıdır. Pek derinleşmeden yapılan inceleme ve tartışmalar sonu­cunda özerk, ayrı bir kadın örgütlenmesi fikri Uluslararası Komünist Kadın Hareketi’nin deney ve teorik belirlemelerinden yol çıkılarak redde­dilir. Koordinasyon Komitesi dağıtılarak yerine MK’ne bağlı Merkezi Kadın Komisyo­nu (MKK) atanır.

MKK yayın organlarına düzenli olarak kadın sorunu ve özgürleşmesi kapsamında yazılar yazar. Gündemdeki kadın eksenli tartışmalara katılır, fikir oluşturur, bu ko­nularda özel olarak Hareket saflarında duyarlılığı geliştirmeyi hedefler. Yine başta Demokratik Kadın Derneği (DKD) gelmek üzere, TKİH’den komünist kadınlarla birlik­te kitle örgütlerinde kadın komisyonlarının oluşturulması ve işletilmesi, 8 Martların ve kadın eksenli çeşitli etkinliklerin organizasyonunda yer alır. işçi, emekçi, ev emek­çisi ve genç kadınlar arasında komünist faaliyetin özel olarak örgütlenmesi fikrine bağlı olarak 1991 8 Mart’ı öncesinde Yeni Kadın ismiyle bir dergi çıkarır.

1991 yılında toplanan 4. Genel Konferans’da kadın sorunu ve özgürleşmesi kap­samında o güne kadar atılan adımlarda faaliyeti niteliksel bir düzeye sıçratmanın bir aracı olarak Komünist Kadınlar Konferansının toplanması kararı alınır.

Komünist Kadınlar Konferansı hazırlıkları 8 Mart 1992 kampanyasının hemen son­rasında MKK’nın faaliyetlerinin odağında durur.

Koordinasyon Komitesi’nin atanmasından, 1. KKK’nın toplanmasına kadar ge­çen birkaç yıllık zaman diliminde, Hareket bakımından bu alanda çok yönlü belir­gin bir değişim süreci yaşanmıştır. Bu dönemde kadın militanların hareket çalış­maları içerisindeki görevlendirmelerde önemli bir değişim gerçekleşmiştir. Bazı isabetsizlikler boşluklar yaşanmış olsa da, kadın kadroların politik mücadeleye ak­tif katılımları sağlanmıştır. Fiilen durumları, konumlandırılmaları değişen kadın militanlar, devrimci dönüşüm sürecine girmişlerdir. Kadınlarda genel olarak var olan teori ve politika ile ilişkide zayıflık ya da ilgisizlik göreli de olsa, yeni kadın­larda bir ilgiye dönüşmüştür. Bu değişim, kitlelere yabancılaşmanın giderilmesin­de de yaşanmış; kendine güven duygusunda bir gelişim sağlanmıştır. Yılların sı-radanlaştırdığı kadın militanlar, sıradanlaşma sürecini de ardlarında bırakma ça­ba ve pratiği içeresinde olmuşlardır.

Bütün bu süreç boyunca işçi ve emekçi kadınlar arasında komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmesi ve geliştirilmesi noktasında sorun hareket basınında sıcak tutulmuş, özellikle konferans hazırlık sürecinde bu konularda Hareket’te var olan ha­kim duyarsızlıklara karşı sistemli bir mücadele geliştirilmiş, devrimci bir gelişim sü­reci başlatılmıştır.

Kadın sorunu ve özgürleşmesinde sorunun teorik kavranışı ve çözümü açısından kadroların bilinç ve kavrayışı geliştirilmiş; ideolojik, teorik temel kurulmuştur.

işçi ve emekçi kadınlar arasında komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmesine dair pratikte atılan bazı adımlarla yaratılan örnekler sürecin bütünü ve gelişimi ba­kımından önemli olmuştur, izmir’de belediye işçilerinin eşleriyle birlikte kurulan Emekçi Kadınlar Dayanışma Derneği (EKDD) buna güzel bir örnek oluşturur. Yine is­tanbul il Komitesi’nin Konferans Hazırlıkları kapsamında işin gereklerine uymaması, açığa çıkan tutucu yaklaşımları nedeniyle özeleştiri vermesi; her ne kadar MKK tara­fından yeterli görülmese de, önemli bir gelişme olarak kaydedilir.

Bu sürece dair Konferans Belgelerinde yer alan ve hareket önderliğine yöneltilen eleştirel bir değerlendirmeyle bu kısa özetimizi/çıkarsamalarımızı noktalayalım:

“Şu iki noktanın eleştirel olarak özellikle vurgulanması gerekir, ilkin gerek MKK çalışmalarına ve gerekse ileri sürülen pratiğin örgütlenmesini yönetmeye gerekli ilgi ve duyarlılığın gösterilmemesi, önderlik görev ve sorumluluğu bakımından önem ta­şır. Önderliğin bu eksikliği ve yetersizliği, yerel örgütlerin politik merkeziyetçilikte zaaflar taşımaları, duyarsızlık ve tutuculuklarıyla da birleştiğinde sözümüzle prati­ğimizin çelişkili olması gibi olumsuz ve zararlı etkiler yaratan bir durum çıkmıştır”, (ı.KKK Belgeler, s. 27)

ilk atandığı 1991 sonbaharından başlayarak 10 aylık süreçte MKK’nin çalışmala­rında önemli bir yeri Komünist Kadınlar Konferansı’nın siyasal hazırlıkları tutar, ilk toplantısından başlayarak, bütün organ toplantılarının değişmez gündemi Konfe­ransın örgütlenmesi olur. Konferansa dair tüm sorunlar ve Konferans gündemi defa­larca tartışılır; siyasal hazırlıkları MKK yalnız başına yürütür. 1992 8 Mart’ının hemen sonrasında yapılan görev bölüşümüne göre tüm sürece dair plan bir takvime bağla­narak somutlaştırılır. Bu plana bağlı olarak iç tartışmalara bütün Hareket kadroları ve örgütlü sempatizanlarında katılması kararı alınır. Bu kararın özel olarak alınma­sındaki temel neden; kadın sorunu ve özgürleşmesi kapsamında teorik temelin oluş­turulması ve bilince çıkarılması, bu alanda ihtiyaç duyulan değişim ve dönüşümün yalnızca kadın kadroların sorunu olmadığı, bunun en az kadın kadrolar kadar erkek kadroların da ihtiyacı ve sorunu olduğu yaklaşımıdır. Yine bu sürece özel bir karar­la örgütlü sempatizanların da dahil edilmesinin nedeni de, hedeflenen değişim ve dönüşümün kapsamının geniş tutulmak istenmesidir.

Hareket tüzüğünün belirlediği biçimde Konferans örgütlenir. Tartışmaların fiilen başlama tarihinden önce, MKK her bir gündem maddesiyle ilgili olarak iç tartışma yayın organında yayınlanacak yazıları hazırlar. MKK üyelerinin aynı zamanda farklı görevleri olması nedeniyle, hazırlık sürecinde organ üyeleri diğer görevlerinden mu­af tutulurlar. Birkaç aylık zaman diliminde, organ bileşenleri bakımından oyun bir okuma inceleme ve tartışma süreci yaşanır. O yıllarda Türkçe’ye çevrilmiş kadın so­runu ve özgürleşme mücadelesiyle ilgili neredeyse bütün kitaplar incelenir. Konuya dair her bir yazının yayına hazırlanması da, yine organ üyelerinin kolektif tartışma­larıyla gerçekleşir, iki sayı olarak çıkarılan tartışma yayın organında Konferans gün­demine ilişkin hazırlanan yazılar/tezler örgüte sunulur. Tartışma yazılarının organ toplantılarında ele alınmasının yanı sıra, faaliyetin örgütlü olduğu bütün alanlarda özel tartışma toplantıları düzenlenmesi kararı uygulanır. Bu toplantılara katılan MKK temsilcileri düzeyin yükseltilmesi için özel katkılarda bulunmaya çalışırlar. Konfe­rans hazırlık sürecinden başlayarak başta MKK üyeleri gelmek üzere tüm Hareket’te, özellikle de kadın militanlarda kadrolarda önemli bir gelişim, birikim sağlanır. Bu bi­rikim değişimin de anahtarı olur. Bu süreçte erkek kadroların alınan bütün kararlara rağmen tartışmalara daha mesafeli yaklaşmaları; ya da sorunla ilişkilenişleri nede­niyle değişimleri daha geri düzeyde kalmıştır. Bu durum aslında erkek egemen an­layışların “öğretilmiş devrimci erkekliği” erkek kadroların duygu ve düşünce dünyalarındaki etki gücünü göstermektedir. Evet, bu süreçte erkek kadrolar bakımından o çok bildik/tanıdık bakış açısı egemen olmuştur.

Kendilerini çıkan yazıların okunup tartışılmasıyla sınırlı tutmalarının, hatta yer yer tartışmaları hafife alan yaklaşımları başka neyle izah edilebilir ki! Erkek kadrolar bu tutumları nedeniyle, kadın sorunu ve özgürlemesi kapsamında teorik-politik ce­haletlerinin görüp bilince çıkaramamış, buradan sağlanan değişim dönüşümde çok geri düzeylerde kalmışlardır. Elbette bu noktada bazı istisnalar olmuştur. Ancak her zaman olduğu gibi bu istisnalarda kaideyi bozmamıştır.

Bu noktada kadın kadrolar bakımından da bir değerlendirme yapmak; Konferans gündemi ve bu gündemle ilişki lemisleri bakımından ne kadar özne’leştikleri de tar­tışmaya değer bir sorudur. Kadın kadroların genel olarak teorik-politik gerilikleri tartışmalara katkılarını da ulaşılan sonuçları bilince çıkarma düzeylerini de sınırlan­dırmıştır. Bir diğer nokta; kadın kadroların önemli bir kesimi kendi durumlarına/ko­numların karşı çıkıp eleştirmelerine rağmen; ı. KKK’nda yapılan tartışmaların, aydın­lanmanın bütün bir politik yaşamları bakımından anlamını yeterince görüp bilince çıkaramamışlardır. Dolayısıyla süreçle daha aktif, beklendiği ya da olması gereken düzeyde ilişkilenememişlerdir.

Kadın ve erkek kadroların bu durumları Konferans hazırlık süreci bakımından önemli bir eksiği koşullamıştır. Örgüte sunulan tartışma yazıları üzerinden kadrola­rın bu tartışmaya yazılı ürünlerle katılmamaları; yalnızca MKK’nın sunduğu yazıların okunup tartışılması, tartışmayla ilişkilemişi objektif olarak sınırlandırmıştır. Daha zengin, geliştirici, kavratıcı bir süreç yaşanmasının önündeki temel engellerden biri olmuştur. Bu durum doğal olarak kadrolardaki değişim, dönüşümü olumsuz yönde etkilemiştir. Sürecin herhangi bir kongre ya da konferans hazırlıklarından farklı sey­retmesinin temel nedeni, sıkça vurguladığımız kadroların sorunla ilişkilenişlerindeki zaaflardır; duyarsızlıklardır, hatta yer yer küçümseyici yaklaşımlarıdır…

1992 Ağustos’unda toplanan Konferans’a tüm Hareket örgütlerinden (gençlik ve yurtdışı örgütleri dahil) üye, aday üye ve çağrılı örgütlü sempatizanlar katılırlar. 5 gün süren Konferans gündeminde şu başlıklar yer alır:

1. MKK çalışma raporunun görüşülmesi,

2. Kadın sorunu, ortaya çıkışı, tarihsel gelişimi, çözüm önerileri ve sosyalizm de­neyleri,

  1. Kadınlar arasında komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmesi; bunun biçim ve araçları; Uluslararası komünist kadın hareketinin deneyleri,
    1. Hareket içerisinde var olan fiili eşitsizlik ve duyarsızlıklara karşı mücadele,
    2. Cumhuriyetten günümüz kadın hareketleri, tarihleri,
    3. Feminizmin tarihsel gelişimi ve eleştirel analizi,
    4. Emekçi kadınlar Kurultayı(EKK) projesi işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç kadın­lara yönelik sistematik faaliyetin bir parçası olarak; nasıl bir yayın organı tartışması,
    5. 1.Komünist Kadın Konferansı sonuç bildirgesi, mesaj ve bildirilerin onaylan­ması,
      1. 5. Genel Konferans’da temsil edilmek üzere delegelerin seçilmesi,

MKK’nın 1989-1992 yılları arasında yürüttüğü faaliyeti görüşen Konferans; Hare­ketin o süreçte katettiği olumlu gelişmeleri vurgular, geleceğe dair sonuçlar çıkarır; hata ve eksiklerin eleştirisini yapar.

Konferans; kadın sorunu ve özgürleşmesinin koşullarına dair özetle şu sonuçlara ulaşır: Modern anlamda kadın sorununun kadın cinsinin ezilmişliğinin ve köleliğinin sermaye egemenliğinden kaynaklandığını, genel toplumsal sorunun bir parçası ol­duğu vurgulanır. Komünist Kadın Hareketi’nin program ve örgütlenme ilkeleri belir­lenir. Sosyalizmin tarihsel deneyleri üzerine yapılan tartışmalar ışığında; emeğin kurtuluşunun yolunu açan sosyalizmin, ev ekonomisinin kolektivizasyonuyla kadının özgürleşmesinin yolunu açacağı benimsenir. Bu kapsamda, kadının kurtuluş müca­delesini yalnızca sermaye egemenliğine karşı mücadeleye indirgeyen ve bu mücade­leyi geleceğe, sosyalizme havale eden anlayışları mahkum eder. Erkeği yücelten, ka­dını aşağılayan, bütün değer yargılarına, gelenek ve göreneklere, bunların görün­güleri yasalara karşı bugünden mücadelenin başlatılması, yürütülmesi gerektiğinin altı çizilir. Kadını köleleştiren, onu mutfağa, çocuk odasına hapseden koşulların de­ğiştirilmesi/kaldırılması için mücadeleyi sermaye egemenliğine karşı mücadeleyle birleştirmenin zorunluluğu vurgulanarak karar altına alınır. Konferansın bu yaklaşım ve aldığı kararlar, komünist kadınların “devrimci kendiliğindencilik”ten kopuşması-nın yanı sıra aynı zamanda devrimci komünist harekette egemen olan kadınların öz­gürleşmesini sorunun çözümünü sosyalizme havale eden ve bu bakış açısı üzerinde yükselen; kadınlar arasında devrimci faaliyetin özel olarak örgütlenmesinde ataleti tercih eden, ertelemeci yaklaşımlardan niteliksel bir kopuştur aynı zamanda…

Hiç kuşkusuz 1. Dalga Sosyalist Kadın Aydınlanmasında bir eşik olan 1. Komünist Kadın Konferansı sürecine katılan komünist kadınlar kadın sorununu teorik, progra-matik kavranışında; kadın sorununun ortaya çıkışı, tarih boyunca aldığı biçimler, gelişimi, dünü, bugünü ve geleceği konusunda aydınlanmışlardır. Bu aydınlanma­nın en temel eksiklerine dair şu noktaları vurgulamakta yarar var. Birincisi daha ba­şından itibaren komünist kadınların Uluslararası kadın hareketinin (UKH) ve Ulusla­rarası Komünist Kadın Hareketi’nin (UKKH) teorik, politik yaklaşımlarıyla kendilerini sınırlandırmış olmalarıdır. Bu sınırlandırma, UKH ve UKKH’nın bakış açısını tartışma, ona dair sorular sorma ve çoğaltmayı engellediği gibi daha sonraki süreçlerde işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç kadınlar arasında faaliyetin özel olarak örgütlenmesinde ortaya çıkan sorunları çözmek yerine, durumla uzlaşmayı koşullamıştır. Bu süreç bakımından bir diğer nokta ise, sorunu ele alışla bağlantılı olarak her ne kadar ser­maye egemenliğine karşı mücadelenin aynı zamanda erkek egemenliğine karşı mü­cadeleyle birleştirilmesi gerektiği fikri benimsenmiş olsa da, pratik yaşamda bunun gereklerini yerine getiren bilinçli, iradi ve sistematik bir mücadele örgütlenememiş­tir. Yine başta komünist kadınlar gelmek üzere erkeklerin de bu tartışmalarda orta­ya çıkan ilgisiz tutumları, aydınlanmada, pratik yaşamın değiştirilmesinde uzlaşma­cı, atıl tutumları koşullamıştır. Hatta yer yer erkek egemen anlayışlara karşı mücade­leci yaklaşımların devrimci komünist harekette yaratılmış olan, feminizm korkulu-ğuyla geriletilmesi gibi durumlar yaşanmıştır/yaşanmaktadır…

Konferansta oluşturulan ve benimsenen bu anlayışlar, hiç kuşkusuz bu alanda önemli bir adım, ilerlemedir. Ancak özel olarak vurgulamalıyı ki, sonraki yıllarda bu tespitlerde derinleşme sağlanamaması, hem komünist kadınların teorik-politik gelişimini yavaşlatmış hem de pratikte erkek egemenliğine karşı mücadelede istikrarlı bütünlüklü bir çizgide yürümeyi sekteye uğratmış, istikrarsızlıkların kaynağı olmuştur.

Sovyetler Birliği deneyi üzerinden kadınların özgürleşmesine dair yapılan tar­tışmalarda, Ekim devriminin kadının özgürleşmesi yolunda attığı devasa adımlar vurgulanmış özgürleşmenin önündeki engeller, sorunla ilgilenişteki yanlışlar, za­aflar da açık açık eleştirilmiştir. ’90’h yılların başlarında genel olarak devrimci komünist harekette egemen olan statükoculuk düşünüldüğünde yer yer “utan­gaç” bir tarzda da olsa Konferans’ın eleştirel yaklaşımları oldukça anlamlıdır. Konferans’ın bu konudaki değerlendirmelerini biraz uzan olsa da belgelerden ak­tarmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

“…Karma ya da ortak eğitimden vazgeçilmesi(i944) geleneksel erkek ve kadın rollerine göre kız ve erkek cinsin ‘kendi özel ihtiyaçlarına göre’ eğitim politikasının ayrılması toplumsal devrimin kadını özgürleştirme çizgisinden açık bir geriye gidiş­tir. Aile kurumunun güçlendirilmesi ve idealize edilmesi resmi olmayan fiili evlilik kurumunun kaldırılması, boşanma özgürlüğünün kısıtlanıp (1936 ve 1944 yasaları) mahkemelerin kararına bırakılması, kürtajın yasaklanması vs. tüm bunlar toplumsal devrimin en temel çizgilerinden birisi olan kadının özgürleştirilmesi amacından ge­riye atılmış adımlardır. Başka ne yapılabilirdi ki demek, askeri olarak, yenilgiye uğ­ratılan düşmanın önünde ideolojik ve toplumsal olarak diz çökmekten başka anlama gelmez. Sermaye egemenliğini yıkan proletarya yeni bir toplum yaratmakla, top­lumsal devrimin amaçlarına ulaştırmakla yükümlüdür. Kapitalizmin burjuva değer yargılarından arınmış yeni bir insan yaratılması, yeni toplumsal kuruluşun, toplum­sal devrimin zaferi için bir zorunluktur. Bu yeni toplum ve yeni insan kadının özgür­lüğüne dayanmaksızın düşünülemez. Zorunluluklar (zorluklar olmalı-bn) karşısında gerilemek toplumsal devrimin temel amaçlarından ve ilkelerinden sapmak ödünler vermek gericiliği güçlendirir. Bunlar da emperyalist baskı ve kuşatma koşulları altında inşa edilmekte olan sosyalist bir toplumda restorasyon imkanlarını arttırır ve bi­riktirir.” (ı. KKK Belgeler, s. 150-151)

Sovyetler’de kadın kitle örgütü Zenothel’in 1929’da kapatılması ve III. Enternas-yonal’in bu kapatma karşısında tutum almaması, anneliğin yüceltilerek madalyalar­la ödüllendirilmesi yoluyla doğurganlığın teşvik edilmesi, kürtajın yasaklanması gi­bi bir dizi konuda yapılan değişikliklerin kadınların özgürleşme adımlarında fiilen bir geriye gidiş olduğu açıkça belirtilir. Bütün bu uygulamaların Ekim devriminin ka­dının özgürleştirilmesi girişim ve kazanımlarından uzaklaşıldığını, bu alanda yapı­lanlar geriye gidişin adımları olarak nitelenir.

Kadın komünistlerin erkeklerle fiili eşitlik için mücadele görevleri Hareket safla-rındaki kadınlar arasında komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmesine karşı var olan duyarsızlıklarla mücadele, kadın militanların değişimi ve kadınlar arasında fa­aliyetin geliştirilmesinin sorunları Konferans’ın bir diğer ana noktasını oluşturur. Bu kapsamda, Emekçi Kadınlar Kurultayı (EKK) projesi başlı başına tartışılır, projenin uygulanması kararı alınır. EKK’nin gündemi, çalışmanın pratikte nasıl yürütüleceği, yayın organının içerik ve biçimi tartışılarak somutlaştırılır.

Konferans; kadınlar arasında komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmenin bir biçimi olarak UKH deneylerinin esas alınması, onlardan esinlenerek kadın komisyon­ları ve kadın kurullarının oluşturulması fikrini benimser. Konferans’ın bu konudaki yaklaşımında daha başından kendini UKH’nin deneylerini öğrenmek ve uygulamak­la sınırlandırdığını belirtmeliyiz. Bu tutum aslında o günün koşullarında tartışmalar­da var olan ya da yakalanmaya çalışılan eleştirel tutumla da uyumlu değildir. Her­hangi bir konuyu daha başından kesin doğru olarak kabul etmek tartışmalarda soru sormayı, tartışmayı geliştirmeyi engelleyen bir faktör olmuştur. Bu sorunla ilgili Kon­ferans kendini sınırladığı oranda esas olarak şabloncu bir yaklaşım sergilemiştir.

Hareket’in Kürdistan ve gençlik çalışmasına ilişkin, alanların özgünlükleri ve ih­tiyaçlarına uygun politik ve örgüt biçimlerinin (bu çalışmaları alanları için kadın ko­misyonları ve kurulları önerilir) geliştirilerek uygulanması fikri benimsenir.

Feminizmin tarihsel gelişimi ve eleştirisi kapsamındaki tartışmalar da yer yer devrimci komünist harekette egemen olan kaba feminizm değerlendirmelerinin bas­kısı altında yapıldığı izlenimi doğsa da ilk kez kadın sorunu ve özgürleşmesine dair nispeten kapsamlı bir tartışma yürütülür. UKH’nin feminist harekete karşı sekter tu­tumundan farklı olarak feminist gruplarla eylem birlikleri yapılması gerektiği fikri savunulur, benimsenir.

ilk anda böylesine kapsamlı bir gündemle Kadın Konferansı’nın toplanmasına dair gündem maddelerinin isabet ya da isabetsizliklerine dair bir tartışma yapmak mümkün. Sonuçlarından yola çıkıldığında ilk bakışta “Cumhuriyetten günümüze ka­dın hareketinin tarihi” başlıklı gündem maddesinin sonraya bırakılabileceği gibi bir değerlendirme yapılabilir. Ancak ilk kez örgütlenmiş bir Kadın Konferansı’nın yüzü­nü kendi coğrafyasına dönmesi, bu coğrafyadaki kadın hareketlerinin tarihini incelemesi, öğrenmesi gerektiği kanısındayız. Bu bakımdan Konferans gündem madde­lerinin isabetli tercihlerden oluştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yeni Kadın Dergisi’nin niteliksel olarak geliştirilmesi ve düzenli bir periyotla çı­karılması gerektiği kararını alan Konferans kitap ve broşürlerin çıkarılması yayıncılık alanında daha aktif bir pratik geliştirilmesi gerektiği kararını alır. Ancak daha son­raki yıllarda özellikle kadın sorunu ve özgürleşmesi kapsamında kitap ve broşürlerin yayınlanmasına ilişkin olumsuz bir pratik sergilendiğini belirtmeliyiz.

12 Eylül yenilgisiyle birlikte kadın militanların görevlendirilmesinde yaşanan so­runların eleştirisi yapılır; kadın militanların erkeklerle fiili eşitliğini sağlamanın yol­larından biri olarak üye kabulünde ve görevlendirmelerde pozitif ayrımcılığın yanı sıra, kadın kadroların gelişimini hızlandıracak koşulların yaratılması görevini Hare-ket’in önüne koyar. Ancak bu konuda daha sonraki süreçlerde başta kadınlar gelmek üzere Konferans iradesinin, kararlarının takipçisi olunmamıştır. Bu gündem kapsa­mında yapılan tartışmalarda kadın komünistlerin kendi durumlarını formüle eden ve buradan örgütle ilişkileniş biçimlerini ifade eden “Eşe göre değil, yeteneğe göre iş!” talebinin altını çizmekte yarar var.

Yine bu gündem kapsamında emekçi kadın kitleleri arasında komünist çalışma­yı sınırlayan/sınırlandıran anlayışlar eleştirilir, işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç ka­dınların sahip oldukları potansiyeli görmezden gelen ya da o potansiyeli yedek güç olarak gören yaklaşımları mahkum eder. işçi ve emekçi kadınlar arasında komünist faaliyetin özel olarak örgütlenmesini ihmal edilemez, güncel-politik bir görev oldu­ğuna dikkat çeker. Ve bu bakış açısıyla, “Her Gün 8 Mart!” şiarı pratik yaşamın bir parçası, yol göstericisi olarak görülür/benimsenir.

Konferans, yaptığı tartışmalardan, ulaştığı temel yaklaşımlardan hareketle; ha­reket önderliğine sunulmak üzere bazı pratik önerileri formüle eder. Bunlar:

ı) işçi ve emekçi kadınalar arasında komünist çalışmanın geliştirilip güçlenmesi için; işçi ve emekçi kadınların sorunları ve mücadele taleplerinin saptanması, kadın­ların sendikal çalışmalarda aktifleştirilmesinin gerekliliğinden hareketle Emekçi Ka­dınlar Kurultayı (EKK) proje tasarısını geliştirerek onaylar.

2) Tekil ya da istisna da olsa, hareket saflarında kadınlara yönelik şiddetin kul­lanımının (eşler tarafından) kabul edilemezliği belirtilerek; bunun bir suç olarak ilan edilmesi ve bu tür durumların ağır disiplin suçu oluşturduğu, 5. Genel Konferans’da bir tüzük hükmüne dönüştürülmesi kararlaştırılır.

Son olarak; Konferans çalışmalarının değerlendirilmesi yapılır; sonuç bildirgesi ve mesajları onaylanır. 5. Genel Konferans Kadın Konferans’ını temsil edecek delege­ler seçilir.

Yeni Kadın’ın “Sosyalist Kadın Aydınlanmasında Konferans pratiğinin, deneyi­minin çözümlenmesi bakımından genele dair birkaç noktayı yer yer bir tekrara yol açsa da belirtmek istiyoruz.

Konferans öncesi tartışmalardaki sınırlılık, bazı anlayışların daha başından mutlak doğru olarak kabul edilmesi; tartışmaların bu ön kabul üzerinden yapılması; ha­zırlık sürecinde kadın ve erkek bütün kadroların gündem maddeleriyle ilgili değişik düzeylerde de olsa kendi yazılı ürünleriyle tartışmaya katılmamaları, ulaşılacak so­nuçların ve kavrayışın düzeyini sınırlandırmıştır. Ortaya çıkan bu açığın giderilebil-mesinin bir yolu olarak, Konferans sonrası sonuçların kavratılması için iradi bir çaba gösterilmemiş olması, yine ulaşılan sonuçlarda derinleşilmesini de önlemiştir. Bütün bu eksiklikler, değişim ve dönüşümü yavaşlatmakla sınırlı kalmamış; aslında daha sonraki bütün bir tarihte kararların ruhuna uygun pratik mücadelede süvarilik ve is­tikrarda ortaya çıkan kırılmaların temel nedenlerinden biri olmuştur. Sürece dair bir diğer nokta da Konferansı planlamayla, Konferans’ın bu alanda öne çıkardığı belli kadın kadroların tek işinin Konferans kararlarının kavratılması ve pratiğin örgütlen­mesi olmalıydı… Yani fiili olarak görevlendirilmiş kararların uygulanmasının takip­çisi olmalıydılar. Ancak, o gün bu ihtiyaç, gereklilik de alınmış, işin gereklerine uy­gun bir düzenleme yapılmamıştır.

Sonuç olarak; ı. Komünist Kadınlar Konferansı bu coğrafyada bir ilktir. Bu ilke imza atmanın coşkusunu, kadın sorunu ve özgürleşmesi kapsamında bir dizi soru­nu tartışmış olmanın, teorik ve politik olarak niteliksel bir dönüşüm elde etmenin sevinciyle değişen, değiştiren olmanın gururuyla komünist kadınlar için yeni bir sayfa açılır tarihte! Komünist kadınlar bakımından coğrafyamızda devrimci-komünist hareketin o güne kadarki bütün bir tarihine egemen olan “Kadınlar katıl­madan devrim olmaz! Devrim olmadan kadın kurtulmaz!” (eksik bir slogan oldu­ğunu geçerken not edelim) sloganında somutlaşan ve hep kadınların özgürleşme mücadelesini geleceğe, sosyalizme havale eden ertelemeci, erkek egemen anlayış­tan kopuş sağlanmıştır. Artık onların önünde her gün 8 Mart eylemek güncel, po­litik bir görev olarak durmaktadır…

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir