Açıklamalarında onları böyle bir karar almaya iten şeyin; miting alanında Avrupa Alevi Hareketi’nin hassasiyetlerinin dostlarınca dikkate alınmamış olması ve “hiç bir illegal örgütle ilişkilendirilmelerine müsade” etmeyecekleri… Muhataplarının her yerde “legal, demokratik kurumlar” olduğu belirtiliyor.
AABF’nin kime ve neye göre parti ve örgütleri, kurumları “legal” ya da “illegal” statüsüne koyduğunun makul bir izahı olamayacağı gibi, böyle bir yaklaşım üzerinden ilişkisini askıya alması da kabul edilemez. Çok açık ki, devrimci parti ve örgütler ne faşist diktatörlüğün “terörist örgüt” tanımlamasına, ne de Türkiye’nin talepleri doğrultusunda bazı Avrupa ülkelerince oluşturulan “terör örgütleri” sınıflandırmasına göre değerlendirilebilir.
İkinci olarak, “ilişkilerini askıya alma”nın Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı alınmış bir tavır olduğu kamuoyunca biliniyor. Böyle bir süreçte Alevi Hareketi’nin önemli örgütlerinden birinin, AABF’nin Kürt Özgürlük Hareketi’yle aynı platformda olmama tutumu ancak Erdoğan ve AKP’sini sevindirir, onların değirmenine su taşır. Her şey bir yana duyarlı kamuoyu AABF’nin kendi açıklamasında dile getirdiği ve benimsediğini ilan ettiği doğrularına sadık kalmasını bekler ve ister.
Yani bir yandan; “Egemenler toplumları bölerek, içine nifak sokarak… muhalif güçlerin bir araya gelmesini, bir güç olarak ortaya çıkmasını engellemiş, bunu fırsat bilen egemenler çelişkileri daha da derinleştirerek baskıyı, zulmü, sindirmeyi, korkuyu toplumun bütün kesimlerine hakim kılmıştır. Tabi ki egemenler bunu yaparken, kendileri açısında tehlikeleri sırayla bertaraf etmeyi yöntem olarak kullana gelmişlerdir. Buna en fazla muhatap olan, bundan en fazla nasiplenen kuşkusuz biz Aleviler olduk. Ama tek başına kurtuluşun olmayacağını, kurulacak demokratik bir yapıda bir arada kardeşçe yaşanılması için, toplumu bölen… siyasi ahlaksızlığı boşa çıkaran duruşu yaratmamız gerekir.” diyeceksiniz!
Diğer yandan sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı ortak mücadeleyi örgütlediğiniz dostlarınızla aranızda çıkan çelişkileri konuşarak, tartışarak çözmek yerine, hassasiyetlerinizi “dikkate almadıkları” gerekçesiyle aranıza bir duvar öreceksiniz!
Evet herkes muhatabının hassasiyetlerini dikkate alacak! Almayan lisanı münasibince eleştirilecek, gerçekler kitlelere sorumlu tarzda söylenecek. Ama kimse kızıp “yönünü dostlarından uzaklaşma” istikametine çevirmeyecek!
Eminim AABF yöneticileri bu tutumlarının yanlışlığının ve büyük bir tutarsızlık olduğunun farkındadırlar!
Çünkü bugün tutarlı olmak; sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı emekçi solun birleşerek amasız, fakatsız mücadeleyi büyütmesinden, cepheleşmesinden geçiyor!
AABF’nin açıklamasında ifade ettiği gibi, memleket koşullarını dikkate alan ve koşulların gerektirdiği mücadeleyi örgütlemesinden geçiyor! Mücadelenin omuzlarımıza yüklediği tarihsel görev ve sorumluluklarımızı doğru anlamaktan ve gereğini yerine getirmekten geçiyor!
Ve Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi, Avrupa’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlıların, Kürdüyle-Türküyle, Alevisiyle-Sünnisiyle, Lazıyla-Çerkeziyle, Gürcüsüyle-Ermenisiyle, Terekemesiyle-Êzîdîsiyle, laikiyle- ateistiyle, kadınıyla-erkeğiyle, işçisiyle-emekçisiyle, yaşlısıyla-genciyle gerici-faşist AKP-Saray diktatörlüğüne karşı seslerini birleştirmek, ortak mücadeleyi büyütmek gibi tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
Bu yaşamsal gerçekliğin ayırdında olmayan var mı!
Hepimiz teslim etmeliyiz ki, ortak mücadelenin gereklerini yerine getirmeden, ortak mücadele üzerine büyük sözler söylemenin hiç bir anlamı yoktur. Bugün koşullar emekçi sola faşizme karşı ortak mücadeleyi örgütlemesi ve büyütmesi, bir cephe kurması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla tutarlı olmak gibi bir derdimiz, isteğimiz varsa bunun gereğini yerine getirmek zorundayız.
Yani AABF’nin kamuoyuna yaptığı açıklamada ifade ettiği gibi önceliğimiz koşulların gerektirdiği, hatta dayattığı ortak mücadeleyi örgütlemek ve büyütmek iken… Üstelik bırakalım bazı ülkelerle sınırlı bir birliği, emekçi sol cephesel bir birlik oluşturmak gibi tarihi bir görevle karşı karşıya iken… Bir mitingde çıkan gerginliği gerekçe göstererek AABF’nin ilişkisini askıya almasını sol duyuya sahip hiç kimse anlayışla karşılamaz. Alevi Hareketinden yönetici arkadaşlar sırtında yumurta küfesi taşımayan yöneticiler gibi davranma hakkına sahip olamazlar. Bu süreçte herkes sorumlu davranmak, ortak mücadele etmenin gereklerini yerine getirmek zorundadır.
Diğer yandan, ilkin Kürt Özgürlük Hareketi, mitingte yaşananları “bir grup gence” ihale etmemelidir. “Benzer sorunlar” eylemin konusu ve muhtevasından ayrı olarak yaygın bir şekilde açığa çıkıyor. Bunun birlikte mücadele eden kuvvetler arasında rahatsızlıklara neden olduğu, eleştiri ve tartışma konusu yapıldığı biliniyor. Kürt Özgürlük Hareketi dost ve müttefiklerinden gelen, birleşik mücadelenin gelişmesine hizmet edeceği belli olan eleştirileri düşünmek, dikkate almak ve politika tarzında anlamlandırmak gibi bir sorumluluğu taşıdığı bilinciyle hareket etmesi beklenir.