Bir işe koyulurken, öngörülebilecek olasılıkları değerlendirmek, yapılması gereken işleri bütün ayrıntılarıyla planlamak başarının yarısını oluşturur. İşin başında gerekli tartışmaları yapmak, çalışmaya katılacak kuvvetleri yapılacak planlamaya ortak etmek, deyim yerindeyse birlikte örgütlemek, genellikle daha olumlu sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Çünkü insan, bir işin öznesi olduğunu hissettiği oranda yaptığı işle özdeşleşir.
Yürütülen çalışmanın belli aşamalarında ortaya çıkan sonuçları değerlendirmek, hatta belirli bir zaman diliminde hayata geçirilmek üzere planlanmış işleri belli aralıklarla denetlemek, eksikleri görme ve giderme olanağını sunar. Kısacası yürürken, bir yandan da değerlendirmeyi, yaptığımız işin verimliliğini arttırmayı, önümüze çıkan engelleri ya da sorunları nasıl aşacağımız konusunda yeni planlar yapmayı başarmak gerekir.
Düzen partilerinin 2014’ten itibaren başlattıkları seçim çalışmalarına, HDP biraz gecikmeli başladı. “Yeni bir parti olmanın” getirdiği sorunlar, seçimlere hazırlık sürecini de etkiledi. Bu durum kaçınılmaz olarak Avrupa HDP’nin de 2015 seçim kampanyasını örgütlemesini etkiledi. Avrupa’da Şubat ayında başlayan seçim kampanyasının örgütlenmesi tartışmaları, Mart ayına sarkınca, özellikle seçmen kayıtlarının yapılmasında bir zaman sorunu yaşandı. Kendi içinde değerlendirildiğinde bütün bu eksiklerin kendince nedenleri var elbette.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sürdürülen kısmi kampanyayı saymazsak; bu kampanyanın Avrupa‘da bir ilk olması önemli soru ve sorunları da içinde taşıdı. Ancak ilk an’ın acemiliğinden sıyrılıp, işin içine girince bir takım sorunlar da zaman içinde çözüldü. Nazım ustanın dediği gibi her bir HDP gönüllüsü kendi çapında “taşı kırmakta biraz daha ustalaştı”…
Şimdi YSK’nin açıkladığı plana göre, Avrupa’da HDP seçim kampanyası iki koldan yürümek zorunda. 8 Mayıs’tan itibaren bazı ülkelerde oy verme işlemi başlayacak ve 31 Mayıs’ta da sona erecek. Dolayısıyla, Avrupa HDP seçim komisyonları/gönüllüleri bir yandan seçim kampanyasını sürdürürken; diğer yandan da, bugüne kadar yürütülen çalışmaların son ayağı olan oy verme işini özel olarak örgütleyecekler. Yani önümüzdeki üç hafta boyunca, bugüne kadar seçim kampanyasında üstlendiğimiz işler biraz daha artacak!
Her bir Avrupa ülkesinde konsolosluklarda ya da kiraladıkları mekanlarda günlere, haftalara yayılmış bir oy verme süreci yaşanacak. Seçmenlerin büyük çoğunluğu oturdukları kentte değil de, bir başka kente giderek oy kullanacaklar. Yurtdışında konulan 400 bin oy hedefine ancak bugüne kadar temas kurulan seçmenlerin ve yine bu süreçte ilişkileneceğimiz yeni seçmenlerin oylarını kullanmaları sağlanarak ulaşılabilir. Bu nedenle önümüzdeki üç haftayı iyi değerlendirmek ve planlamak gerekiyor.
Kadınlar seçim kampanyasında daha görünür olmalı
Hazır seçim kampanyasının ikinci etabının örgütlenmesiyle karşı karşıyayken; izninizle bir kaç noktaya değinmek istiyorum.
Nisan ayı salon, açık alan toplantı ve gösterileri, ev ziyaretleriyle geçti. Ancak, her bir HDP bileşeni ya da gönüllüsünün hiç değilse gelinen aşamada şu sorulara kendi adına yanıt vermesi yararlı olur! Bütün bu kampanya ve etkinliklere HDP bileşenlerinin kendi kitlesi dışında ne kadar kişi taşınabildi? Kendi kitlemiz dışında ne kadar Türkiyeli seçmene ulaşılabildi? Yine bu süreçte gerek kurumlar olarak, gerekse de bireyler olarak bugüne kadar varolan sınırlarımızı ne kadar zorladık? Sınırlarımızı aşma konusunda ne kadar bilinçli bir enerji harcadık? Geride kalan süreçte kitlelere gitmede hakikaten varolan sınırlarımızı aşmayı başarabilidik mi? Eski alışkanlıklarımızdan ne kadar kopabildik?..
Burada sorulara bir es verip, yine kampanya kapsamında başka bir sorunu dile getirmek istiyorum. Avrupa’da gayet renkli bir seçim kampanyası örgütlenmiş olmasına rağmen; kadın arkadaşların yurtdışındaki seçim kampanyasında pek görünür olmadıkları dikkatlerden kaçmıyor! Oysa bu seçim kampanyasında kadınların daha büyük coşku ve enerjiyle çalışmaları için herkesten daha fazla nedenleri var!
HDP’nin Seçim Bildirgesi’nin genel olarak kitlelerde yarattığı sempatinin ardından; HDP Kadın Meclisi de bu süreçte birden fazla ilke imza attı. Kadınlar ayrı bir seçim bildirgesi yayınladı. Türkiye’de ayrıca kadın seçim büroları açtılar. Adayların ilk defa yüzde 48’ini kadınların oluşturduğu HDP’nin milletvekili listesinin yarattığı moral motivasyon da dikkate alındığında kaçınılmaz olarak, Avrupa’daki seçim kampanyasında da, kadın rengi baskın olacak diye haklı bir beklenti içine giriyor insan. Ancak Türkiye’de HDP’li kadınların yarattıkları ilklerin coşkusu Avrupa’daki kadın arkadaşlara pek ulaşmamış gibi bir tablo söz konusu. Geride kalan sürece bakınca, içimden; “Kadınlar neredesiniz” diye seslenmek geliyor! Ve her şeye rağmen, kadınlar olarak kendimize çıkaracağımız tek sonucun ise; önümüzdeki süreci daha etkin bir şekilde değerlendirme perspektifiyle hareket etmek. HDP’nin seçim kampanyasında kadın rengini belirginleştirmek, daha etkin kılmak” olduğuna inanıyorum!
Başarı için bütün gücümüzle yüklenmeliyiz
Sonuç olarak; Avrupa’da yaşayan göçmenler, politik sürgünler, kadınıyla-erkeğiyle, yaşlısıyla-genciyle, farklı uluslardan ve inançlardan, eğilimlerden HDP gönüllüleri olarak; AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP’ye yönelik düşmanlığı, HDP’yi barajın altında bırakma çaba ve provokasyonlarına karşı hakettikleri yanıtı vermek, hepimizin boynunun borcu olmalıdır.
AKP’nin önümüzdeki süreçte tırmandırarak devreye soktuğu yeni savaş stratejisine karşı yanıtı buradan başlayarak verebiliriz. Demokrasi ve özgürlük talebimizi seçim mücadelesinden başlayarak büyütebiliriz!
Bunun için bugüne kadar verilen emekleri yadsımaksızın, her bir HDP gönüllüsünün seçimlere bir ay gibi bir zaman kaldığını bilerek; bütün gücümüzle seçim kampanyasına yüklenmeliyiz. Kişisel ve kurumsal sınırlarımızı zorlamalı; eski alışkanlıklarımızdan hiç tereddüt etmeden kopmalıyız.
İşte o zaman, 8 Haziran’a bir başka iklimde uyanmasını istediğimiz Türkiye’nin sevincine, aynı coşkuyla ortak olmanın gururunu yaşayabiliriz. AKP’nin yeni savaş stratejisini devreye koyma planını kursaklarında bırakabiliriz!…