Yolumuz açık olsun!..

Füsun Erdoğan

30 Ekim akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programında; “1 Kasım’dan sonra da teröre karşı mücadele sürecek” açıklaması; AKP diktatörlüğünün seçim sonrasında da, Kürt halkına karşı başlattıkları topyekün savaşı sürdüreceklerinin açıktan ilanıydı.

Nitekim seçimlerin hemen ertesinde, 4 Kasım günü, Başbakan Davutoğlu başkanlığında Çankaya Köşkü’nde toplanan ‘güvenlik zirvesi’nden de; “operasyonların hız kesmeden devam etmesi” kararının çıkması, malumun ilanı oldu.

Aynı toplantıda 1 Kasım seçimleri de değerlendirilmiş!

Yaptıkları açıklamada:

“…1 Kasım parlamento seçimleri öncesi, sırası ve sonrasında seçim güvenliğinin sağlanmasına dönük alınan tedbirler ve güvenlik durumu değerlendirilmiş, seçimin büyük bir olgunlukla ve sükunet içinde gerçekleşmiş olmasından duyulan memnuniyet dile getirilmiştir” dediler.

Bu açıklamayı AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde “başarı”yı nasıl sağladığının ve yüzde 49.4 oranına ulaştığının itirafı olarak bir yerlere kaydetmekte yarar var.

Yine İçişleri Bakanı Altınok’un 5 Kasım’da yaptığı açıklamada; bölgede seçimleri 500 bin oyla kazandıkları ve seçimler öncesinde gerçekleştirdikleri operasyonlarda, 500 kişiyi gözaltına aldıkları “itirafı“na… Temmuz ayında seçim konseptini devreye koyarak, Suruç’tan Kürdistan il ve ilçelerine, Ankara’ya gerçekleştirdikleri katliamları, uyguladıkları devlet terörünü, baskı ve zulmü eklemeliyiz.

Ayrıca HDP’ye yönelik saldırılar ve HDP’nin seçim kampanyası yürütme hakkının fiilen elinden alınmasının sandığa etkisi görmezden gelinemez.

Seçim günü “seçim güvenliği” adı altında özellikle Kuzey Kürdistan’da estirdikleri devlet terörünün, hırsızlıkların aldıkları 500 bin oya katkısı unutulmamalıdır!

Kısacası bütün bu yapılanların toplamı ve daha fazlası, 1 Kasım seçimlerinde Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da AKP’nin bu “başarı”yı nasıl elde ettiğinin de yanıtını oluşturuyor.

AKP diktatörlüğünün savaş, yıldırma ve hırsızlık üzerine kurduğu seçim stratejisinin kazandığı gerçeği, ancak bütünlüklü bir tablo ile daha net görülüp, anlaşılabilir.

Seçim akşamında başlayan seçim sonuçlarının tartışılması ve analizler, önümüzdeki süreçte de bir süre daha da devam edecek.

1 Kasım seçim sonuçlarının hiç bir meşruiyetinin olmadığının altı defalarca çizilecek!

AKP’nin hırsızlıkları teşhir edilecek!

Sonuç olarak, bu pilav daha çok su kaldıracak olsa da!..

Burada önemli olan, Kürdistan il ve ilçelerinde, köylerinde dizginsiz devlet terörü, savaş ve katliamlar devam ederken, bu savaşı durdurmaya hiçbir katkısı olmayacak tartışma ve pratiklerden, sadece durum tespitiyle kendisini sınırlandırarak ahkam kesen devrimcilikten uzak durulması gerektiğini görmek ve bu tür pratiklere karşı cepheden tutum almayı başarmak gerekiyor.

Halklarımızın devrimci mücadelesine hiçbir katkıda bulunmayacak bu türden tartışmaların, AKP diktatörlüğünün Kürt halkına, ezilenlere karşı yürüttüğü topyekün savaşa karşı, direniş ve mücadelenin örgütlenmesinin önüne geçirilmesine, bir bilinç bulanıklığı yaratılmasına, kararsızlığın örgütlenmesine asla izin verilmemeli… Bütün bu gerici rüzgarlara karşı kararlı bir duruş sergilenmelidir.

Dolayısıyla HDP’nin 1 Kasım seçimlerinde aldığı oy oranındaki düşüş ve bu düşüşte HDP’nin payına düşenleri tartışırken, bu bakış açısını kaybetmemek çok önemli.

AKP diktatörlüğünün ve en ufak bir “yenilgi” ya da olumsuzluk karşısında hemen saf değiştirmeye meyilli olanların, geride kalan bir kaç günlük zaman diliminde başlattıkları tartışma ve manipülasyonlara düşmemek, Biz’lerin ve fiziken kendilerini Biz’lerin dışında tutan ilerici, devrimci siyasi parti ve grupların elinde.

Ezilenler cephesinde siyasete yön vermeye çalışan irili ufaklı tüm siyasi aktörlerin, bugün küçük dükkanlarından ziyade, faşist diktatörlüğün halklarımıza karşı başlattığı topyekün savaşı tersine çevirmek gibi güncel devrimci bir görevi olduğunu görmeleri gerekiyor.

Sonuç olarak 1 Kasım seçim sonuçları Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki ilerici, devrimci, demokrat, sosyalist güçlere, Kürt Özgürlük Hareketi’ne şunu söyledi:

Erdoğan ve AKP diktatörlüğüne karşı demokrasi ve özgürlük cephesini büyütmekten, dar grup çıkarlarını bir kenara koymaktan, direnişi örgütlemekten, daha çok mücadele etmekten başka bir yolunuz yoktur!..

Bizleri bekleyen zorlu günler herkesin malumu.

Yolumuz açık olsun!..

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir