Cepheleşmenin dönüştürücü gücü

Füsun Erdoğan

7 Haziran Genel Seçimleri için geri sayım başladı. Seçim sonuçlarına dair merak, hızlanan bir yükseliş seyri izliyor. Bildiğiniz gibi Adana ve Mersin saldırılarının hemen ardından sandıktan ne çıkarsa çıksın HDP’nin barajı geçtiğini ilan etmiştim. Hala da öyle düşünüyorum. Önceki gün haber merkezinden Heval hepimizi bir bir yoklayıp, HDP’nin kaç puanla barajı geçeceğine dair öngörülerimizi sorunca daha da ileri gittim! Aramızda kalsın Heval’e 12.7 ile HDP’nin barajı geçeceği tahminimi bildirdim.

7 Haziran akşamından başlayarak, herkes seçimlere ilişkin değişik değerlendirmeler, analizler yapacak. Ama ben bu işe biraz erken başlamaya karar verdim. 30 Mayıs günü, HDP İstanbul mitingini izlerken, hem meydanda bulunanların coşkusu, hem de kürsüden halklarımızı selamlayan milletvekili adaylarının yüzlerindeki sevinç, seslerindeki güven; beni bu yazıyı yazmaya kışkırttı.

Siyaset hesabının aritmetikten çok geometriye benzediği söylenir. Birleşik mücadele ve cepheleşme siyaseti bu düşüncenin en iyi sınanma ve sağlama alanıdır. Burada HDP’nin seçim çalışmalarının daha doğrusu seçim mücadelesinin yarattığı etkiyi bu açıdan da erken bir değerlendirmeye tabi tutmak istiyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ki, son 20-30 yıllık tarihe baktığımda, değişik zamanlarda, özellikle de 1990’lı yıllardan başlayarak değişik seçim platformları biçiminde eylem birlikleri geçekleşti. Ancak, oluşturulan eylem birliklerinin hiçbirinde, batıdaki emekçi sol hareketin yaygın kuvvetleri ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin özellikle batıdaki yaygın güçleri arasında az çok bütünsel bir yön birliği, amaç ve hareket birliği sağlanamamıştı. 

7 Haziran seçimleri bu bakımdan bir ilk. Halkların Demokratik Kongresi’nin kuruluşundan günümüze uzayan sürecin hazırlayıcı niteliği saklı kalmak kaydıyla, geride kalan birkaç aylık süreç çok açık bir biçimde gösterdi ki; HDP çatısı altında sadece batıdaki emekçi sol hareketin yaygın kuvvetleri ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında bir birlik gerçekleşmedi. Cepheleşme yönelimi aynı zamanda ötekileştirilen tüm toplumsal kesimleri, bütün ezilenleri kapsayan bir toplumsal eğilime dönüştü.

Ciddi, inandırıcı ve kapsayıcı cepheleşme çaba ve yönelimi halklarımız üzerinde müthiş bir moral, motivasyon sağladı. Büyük bir enerji yarattı. HDP, hızlanan biçimde ezilenler için bir umut olmaya başladı. Toplumdaki değişim isteğinin odağı haline gelen ve bizzat toplumsal düşünüşü ve toplumsal morali etkileyip dönüştüren, değişimin temel dinamiği haline gelen HDP ve onun temel yapıcı özneleri de değişmeye başladı. Değişimin öznesi kendi eyleminin etkisi altında değişmeye başladı. HDP içerisinde yer alan bütün yapılar ve bireyler, bizzat değişimin önünü açanlar kendileri de değişimin alanı içerisine girdiler. Elbette kitlelerde yankısını bulan cepheleşme eğiliminin “devrimci atmosfer”inin sağladığı ve zorladığı değişime ayak direyenler vardır, olacaktır da! Ancak kendi adıma bununla ilgili değilim. Zira gözlerimizin önünde cereyan eden devrimci dönüşüm karşısında ayak direyerek eskiye sarılanların ister politik örgütler olsun, ister demokratik kitle örgütleri, isterse de tek tek bireyler olsun, büyük bir avantajı/şansı kaçırmakla kalmayıp, mücadelenin gerisine düşmeleri de şaşırtıcı olmaz.

1980’lerden günümüze emekçi sol hareketin durumu yenilgilerle belirleniyor. Her ileri çıkış, her başarılı hamle devlet terörüyle darbeleniyor. Gezi gibi bazı eşikler dışında, 1980’lerden günümüze hep var olma mücadelesi vermekle yılların geçtiği biliniyor. Yenilgilerin, başarısızlıkların yarattığı yenilgi psikolojisinin hem politik parti ve örgütlerde, hem de kadrolarında yarattığı moral ve enerji düşüklüğünü, emekçi sol hareketin gerçeklerine objektif tarzda bakan herkes rahatlıkla görüp, teslim edebilir. 

Bugün, hem batıda emekçi sol hareket, hem de Kürt Özgürlük Hareketi bakımından çok net olarak farklı bir süreç yaşanıyor. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hiçbir zaman böylesine yaygın ve renkli, böylesine geniş çaplı bir siyasal kampanya, birleşik mücadele örgütlenemediği herkesin malumu. Yani bu seçim kampanyasının ortaya çıkardığı durum, sadece batıda emekçi sol hareket bakımından geçerli değil. Kürt Özgürlük Hareketi batıda büyük bir etki gücü, kitle desteği olsa da, böylesine büyük ve etkili bir politik çalışma yürütememiştir. Haber merkezinden bir arkadaşın; “Kırklareli’nde bir miting örgütleyeceğimiz hiç aklıma gelmezdi!” dediği gibi, bu türden örnekler de ulusal özgürlük hareketi bakımından önemli bir moral ve enerji yaratıyor.

Özetle şunu görüyorum: 

Emekçi sol hareketin siyaset tarzı değişiyor!

Kürt Özgürlük Hareketi’nin siyaset tarzı değişiyor!

Katalizör ise cepheleşme siyasetidir. “Yeni Yaşam” arayışı bizzat yeni yaşam için birlikte yola koyulanların politika tarzını değiştirdi. Yeni tarz-ı siyasetin gelişimini görebiliyor musunuz?

Geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul’da kürsüden bir milyonu aşkın kitleye seslenen HDP İstanbul milletvekili adaylarının kitleyle birleşen coşkusu, aslında büyük tablomuzun bir özetiydi! Yine Pazar günü Samsun’da, bir önceki hafta İzmir’de yapılan HDP mitingleri televizyondan izlerken, yarattığı duygu!.. Öyle ya da böyle, herkes, hepimiz değişiyoruz. Birbirimize dokundukça, temas ettikçe, geride kalan yılların alışkanlıkları da, yanlışları da, tortuları da ortak mücadelenin güzelliğinde güneş görmüş kar gibi eriyor… Seçim mücadelesinin ortaya çıkardığı başarı, emekçi sol hareket ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin yeni bir eşikte olduğunu söylüyor. Gezi’nin yıldönümünü kutladığımız, isyanın çocuklarını andığımız bugünlerde yolumuz açık olsun!…

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir