ÖDP’nin Kürt Özgürlük Hareketi’ne yaklaşımlarına öteden beri damgasını vuran kemalizm ve sosyal şovenizm öyle güçlü ki! ÖDP, politik körlük olarak nitelendirilebilecek bu tumunu bilerek ve isteyerek sürdürmekte hiçbir sakınca görmüyor. ÖDP’nin HDP’yi değerlendirmesini de, bu tutum belirliyor.
Yani, sokaktaki sıradan bir yurttaşın bile, CHP ile HDP arasındaki niteliksel farkı görüp ortaya koyabileceği bir netlik söz konusuyken… ÖDP’nin ısrarla bu yanlışta ayak diremesinin temelinde, kemalizm ve sosyal şovenizm yatıyor.
Burada özel olarak vurgulamalıyım ki, her şey bir yana ÖDP bu tutumuyla, CHP ile HDP arasındaki niteliksel farkı flulaştırarak, kitleleri yanıltıyor. CHP’nin değirmenine su taşıyor, CHP’den yana bir tutum sergiliyor.
Tarihi boyunca, Türkiye Devrimci Hareketi’nde varolan egemen ulus devrimciliğinin bütün hastalıklarının, ÖDP’nin kimi yönetici kadrolarında artık kireçlenip, taşlaştığı bilinen bir durum. Oğuzhan Müftüoğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportajında yaptığı üsttenci şu sözleri, başlı başına bir değerlendirmeyi hak etse de; sadece bilgilendirme babından buraya almak istiyorum:
“Kürt hareketindeki bazı arkadaşların zaman zaman Mahir Çayan’a gönderme yaptıkları yazı ve beyanlarını okuyorum. Bundan tabii ki memnun oluyoruz. Bu arada Türkiye solunun Kürt hareketinin etrafında birleşmesi gerektiği şeklinde öneri ve çağrılar da oldu. Zaten oraya giden arkadaşlar da var. Bunun doğru bir fikir olduğunu söylemek mümkün değil. AKP zihniyeti ülkeyi büyük bir karanlığa sürüklerken buna karşı bütün ülkede gelişen ilerici tepkilerin sol/sosyalist bir anlayış temelinde birleşik bir gücün örgütlenmesidir. Kürt sorununun gerçek çözümlerini de bence ülkedeki devrimci demokratik anlayışların bağımsız şekilde örgütlenerek güçlenmesiyle bulabileceğiz.”
İçinde kibir, içinde politik körlük, içinde gerçekleri çarpıtma, içinde sosyal şovenizim olan bu değerlendirme hakikaten çok şey söylüyor! Ve birilerinin bu arkadaşlara Mahir Çayan’ın mirasını çoktan tükettiklerini… Mahir Çayan’ın kemiklerini daha fazla sızlatmamaları gerektiğini hatırlatması gerekiyor…
Ortada somut bir durum var ve zaman çok kısa… Bunca yıldır direniş sergileyen bir parti ve mücadelenin onların keyfini/hazırlıklarını beklemeyeceğini bilmiyor olamaz! Bir yandan AKP’nin ülkeyi sürüklediği karanlığa dikkat çekeceksiniz; halklarımızın karşı karşıya bırakıldığı durumun vahametini dile getireceksiniz, diğer yandan çok somut bir durumla ilgili elinizi taşın altına koymaktan, sorumluluktan kaçan bir tutum takınacaksınız! CHP gibi, “sosyal-demokrat” nitelemesini çoktan yitirmiş bir partiyi tabanınıza adres olarak göstereceksiniz! Bu yetmezmiş gibi, bir de HDP’yi CHP’nin yanına koyarak eşitleyeceksiniz! ÖDP’nin CHP’ye oy verilmesi çağrısı yapmasını eleştiririz. Kitleler önünde teşhir de ederiz. Fakat ÖDP’nin CHP ile HDP’yi aynılaştırmaya kalkmasına yüksek sesle itiraz ederiz! Bunun CHP’nin gerçek niteliğini gizlemeye yönelik bir tutum olduğunu söyleriz. Matematiği kuvvetli bu arkadaşlara “elmalarla ananasların” toplanamayacağı gerçeğini hatırlatırız. Kaldı ki, hayat buna izin de vermez!
Gelinen noktada ÖDP olarak; bir yandan ısrarla sürecin en önemli meselesinin; “AKP’ye karşı birleşik bir halk muhalefetinin geliştirilmesi”, “Meclis aritmetiğinin de AKP’nin güç kaybettiği bir aritmek olarak ortaya çıkması”nın önemli olduğunu söyleyeceksiniz!..
“Türkiye, AKP eliyle sivil bir diktatörlüğe sürükleniyor. Karşı karşıya olduğumuz risk budur” diyeceksiniz.
ÖDP olarak seçimlere katılmama kararınızın asıl olarak bu “büyük riski ortadan kaldırma mücadelesinin bir parçası olarak görülme”sini isteyeceksiniz!
Sonra da, bu ülkenin halklarımızla ilgili en temel sorunlarında; Kürt düşmanlığı, Ermeni düşmanlığında AKP ve MHP’yle birleşen bir partiye CHP’ye tabanınızın oy vermesini isteyeceksiniz! Bu nasıl bir devrimciliktir, bu nasıl bir sorumluluktur diye sormazlar mı size?
ÖDP yöneticilerinin söylemlerinde bol miktarda Gezi Direnişi’nden bahsedip, “memleketin geleceğinin ne olacağı“yla çok ilgiliymiş gibi görünmeye çalışmaları, içine düştükleri tutarsızlığı ortadan kaldırmaya yetmiyor. Söz hükmünü çoktan yitirdi! Şimdi eylem zamanı! Türkiye’nin bir ucundan diğerine, HDP Türkiye’nin bütün ezilenlerini bağrında topladı. “Yeni Yaşam”ı inşa etmek ve faşizmin barajlarını yıkmak üzere sahada çalışıyor, mücadele ediyor!
Şayet ÖDP Genel Başkanı Alper Taş‘ın Birgün Gazetesi’nde yayınlanan röportajında ifade ettiği gibi:
“HDP’nin barajı aşması hem AKP’nin Meclis’te aritmetik olarak gerilemesi, hem de Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözüm imkanlarının korunması açısından oldukça önemlidir.”
“Biz elbette bu seçimlerde AKP’nin hükümet olma gücünü yitirmesini, gerilemesini istiyoruz. Bu durum elbette ülkeyi güllük gülistanlık hale getirmeyecektir. Ama nefes alma alanlarımız genişleyecektir” saptamalarında ÖDP hakikaten samimi ise… O zaman tutarlı olmak zorunda! Bu da, CHP’nin gerçek niteliğini tabanına ve kitlelere anlatmaktan… HDP’yi eylemsel olarak da desteklemekten geçiyor! Durum bu kadar açık ve net!…