Tekçi diktatörlüğünü adım adım inşa eden faşist Erdoğan ve AKP’si saldırganlıkta hiç bir sınır tanımıyor.
Baskının, zulmün en aşağılık, en barbar yöntemlerini kullanarak kendinden olmayan herkesi susturmak için bütün sınırları zorluyor.
Kitlesel gözaltılar, tutuklamalar, işkence yapmak, katletmek ise diktatörlüklerini sağlamlaştırmak için başvurdukları sıradan uygulamalar haline geldi.
İstediğini sırtına “terörist” yaftası yapıştırarak tutsak almak, kriminalize etmek ya da hayatın dışına fırlatmak yolundan korku dalgaları yayılmaya çalışılıyor.
Erdoğan-AKP diktatörlüğü tekçi korku imparatorluğunu inşa etmenin peşinde. Ancak, savaş konseptini devreye koyduğu 2015 yazından beri askeriyle, polisiyle, özel timiyle, Saraya bağlı yetiştirdiği katil sürüleri ve tırmandırılan faşist devlet terörü ile Erdoğan diktatörlüğü kurmak istediği dikensiz gül bahçesini yaratamayı bir türlü başaramıyor!
Bütün bu gözaltı-tutuklama terörü, yakıp-yıkmalar, zorla göçertirmeler, katliamlar karşısında Kuzey Kürdistan ve Türkiye demokrasi güçleri diz çökmedi, boyun eğmedi.
Bu nedenle Erdoğan ve AKP her geçen gün biraz daha saldırganlaştı.
Çok değil iki-üç gün önce Beşiktaş’ta yapalan eylemi bahane eden Tansu Çiller-Mehmet Ağar artığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ağzından salyalar akıtarak kameraların önünde “kana kan intikam” saldırı emrini verdi.
Barış ve özgürlük mücadelesinin başlıca merkezleri HDP ve DBP üzerindeki faşist devlet terörü katmerlenerek harekete geçti, sadece iki gün içerisinde 500’ü aşkın parti yöneticisi, üye ya da destekçisi gözaltına alındı.
Açıkça görünüyor ki diktatörlük, önümüzdeki bir kaç ay boyunca HDP ve DBP’yi mümkün olduğunca örgütsüzleştirerek diktatörü halka onaylatma referandumunu kazanma strateji izliyorlar. Erdoğan-AKP diktatörlüğünün topyekün savaşına karşı, topyekün direnişi pratik olarak örgütleme iradesini geliştirmenin hayati önemini sezmeyen, ayırdında olmayan var mı?!
Gelinen yerde ilericilerin, demokratların, devrimcilerin direnmekten, mücadele etmekten; politik islamcı faşist Saray-AKP diktatörlüğüne karşı birleşik direniş cephesinin büyüterek, 7 Haziran’da olduğu gibi diktatöre yeni bir yenilgiyi tattırmaktan başka hiç bir seçenekleri yoktur.
Her alanda iddialarımıza denk düşen pratikler sergilemek, irili-ufaklı mücadeleleri örgütlemek, faşist diktatörlüğe darbeler indirmek, teşhir etmek için her fırsatı değerlendirme, büyük-küçük başarılara imza atma perspektifiyle birleşik antifaşist direnişi gün gün örgütlemek, büyütmek yolundan ilerlemek gerekiyor.
Ortak, birleşik mücadelenin örgütlenmesi, hatta cephesel birliklerin oluşturularak faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin büyütülmesi gerektiğini savunanların, birleşik mücadelenin yarattığı HDK-HDP kazanımını görmezden gelmeleri, büyük emekler ve bedellerle elde edilmiş HDK-HDP zemininde antifaşist direnişi büyütme imkanını değerlendirmeye yanaşmamaları büyük bir tutarsızlık olduğu kadar politik miyopluktur.
HDP’yi ezmeyi, tasfiye etmeyi hedefleyen faşist devlet terörü karşısında, HDP’nin, HDK’nın yanında yer almayanların faşizme karşı mücadeleye dair sözlerinin bir anlamı var mıdır?
Bugün özgürlük, adalet, eşitlik ve barış adına sorumluluk duyan herkes kendisine şu soruyu sormalı, cepheleşmek için hemen şimdi elimizden gelen her şeyi yapmayacaksak ne zaman! Evet şimdi değilse ne zaman!
Etyopyalı devrimcilerin zafere yürüyen gerilla mücadelesi deneyimlerine ilişkin betimlemeleri birleşik antifaşist direnişi geliştirme çabamıza esin olsun.
Gerilla mücadelesi uyuz bir köpeğin üzerindeki küçük pirelerin ısırıp zıplaması gibidir. Pireler ısırıp, zıpladıkça köpek rahatsız olur, çaresiz kurtulma çabaları sonuçsuz kalır. Üzerindeki binlerce pire köpeği her yerinden durmaksızın ısırıp, kanını emerek onu sadece çılgına çevirmezler; aynı zamanda takattan düşürüp, zayıflatır, mukadder sonu hazırlarlar.
Bütün büyük zaferlerin sayısız küçük günlük çarpışmalarda elde edilen başarı ve kazanımlarla hazırlandığını unutmayalım.
Ve unutmayalım her şart altında, her durum, konum ve alanda hepimizin yapabilecekleri var.
Umutsuz lakırdılara zerre kadar değer vermeden önümüze, yapabileceklerimize bakalım.
Unutmayalım ki, ancak bugünü kazanarak geleceğe yürüyebiliriz.