Dayanışmanın adı eylem olmalı

Füsun Erdoğan
15 Mart günü İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği’ne savcılıkca tutuklanmaları talebiyle sevkedilen üç akademisyen Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya tutuklandı.

Tutuklanma gerekçeleri; “Örgüt propagandası yapmak” ve “Türk milletini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılamak”…

Üç akademisyenin tutuklanmasının ardından avukat Veysel Ok adliye önünde şu açıklamayı yaptı:

“Bu tutuklama kararından sonra devletle benzer düşünmeyen herkes tehlike altında olacaktır. BAK imzacısı akademisyenlerin örgüt propagandası gerekçesi ile tutuklanması düşüncenin silah olarak değerlendirilmesi anlamına gelir.”

O gün Çağlayan Adliyesi önünde bulunan Barış İçin Akademisyenler, arkadaşlarının tutuklanmasına tepki göstererek, 10 Mart’ta dört akademisyenin okuduğu açıklamayı yeniden okudu.

Erdoğan ve AKP diktatörlüğü kendinden olmayan herkese, her kesime gözü dönmüşçesine saldırıyor.

Sarayın-AKP’nin sömürgeci kirli savaşına karşı çıkmak, Erdoğan’ı ve AKP politikalarını eleştirmek büyük bir suç sayılıyor. 

Bizzat Erdoğan anında polisine, savcısına, mahkemelerine, askerine, özel timine talimat veriyor ve gereğini yaptırıyor! 

Türkiye’nin onuru 1128 akademisyenin yayınladığı ve daha sonra iki bini aşan imzacının desteklediği “Bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildirinin ardından Erdoğan ve kurmaylarının akademisyenlere gözü dönmüşcesine saldırdılar. 

Erdoğan’ın hakaretlerinin yanı sıra bildiriye imza atan akademisyenlerin önce evleri, üniversitedeki odaları polis tarafından basılarak arandı. 

Sonra gözaltına alındılar, haklarında soruşturmalar açıldı, özellikle küçük kentlerdeki akademisyenlerin işlerine son verildi, en nihayetinde de 10 Mart günü “geri adım atmayacaklarını” açıklayan dört akademisyenden üçü tutuklandı.

Avukatların görüş sonrası yaptığı açıklamaya göre, götürüldükleri hapishanelerde akademisyenler siyasi tutsakların yanına koyulmayarak, özel bir tecrit politikasına maruz bırakılmışlar.

Amaç yıldırmak olunca, her çeşit baskı ve zulüm politikası mübah oluyor!

Dolayısıyla, sömürgeci faşist AKP-Saray diktatörlüğüne karşı çıkan herkesin devletin sınırsız baskı ve zulmüyle karşı karşıya kalması, ezilenlerin daha fazla bir araya gelmesini ve biricik mücadele aracı dayanışmayı örgütlemesi temel görev olarak öne çıkıyor.

Üç akademisyenin tutuklanmasının bildiriye imza atan ve Sarayın ve AKP’nin savaşına, baskı ve zulüm politikalarına karşı çıkan diğer akademisyenlere ve tüm topluma bir gözdağı vermeyi amaçladığı çok açık.

Faşist diktatörlüğün zindana attığı üç akademisyene “yalnız değilsiniz” diyebilmek için, tutsak akademisyenlerle ve dışarıdaki akademisyenlerle dayanışmayı özel olarak örgütlemenin, aynı zamanda faşist diktatörlüğe ezilenler cephesinden verilecek en iyi yanıt olacağını kim inkar edebilir ki?!

Ancak takip edebildiğim kadarıyla son yıllarda “dayanışma”nın, sahiplenmenin içeriği hayli daraltılmış!

Sosyal medya üzerinden yapılan teşhir ve dayanışma mesajlarıyla yetinen “dayanışma”nın çok sınırlı bir “dayanışma” olacağı aşikar.

Sömürgeci faşist diktatörlüğün Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü savaş ve bu savaşa karşı çıkanlara devletin uyguladığı baskı ve zulüm politikalarına karşı, “sözle” sınırlı dayanışmanın hükmünü çoktan yitirdiği bir süreçten geçiyoruz.

İster Türkiye’de, isterse de dünyanın başka bir coğrafyasında Saray ve AKP’nin savaşına, devletin baskı ve zulmüne karşı çıkmanın, Kürt halkı başta gelmek üzere faşist diktatörlüğün baskı ve zulmüne uğrayanlarla “dayanışma”nın adı artık “eylem” olmak zorunda.

Saray ve AKP’nin her çeşit baskı ve yıldırmasına karşı “geri adım atmayacağız, bildirimizin arkasındayız” diyerek onurlu duruşlarında ayak diredileri için tutuklanan üç akademisyen:

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Üyesi Yrd. Doç. Esra Mungan, Nişantaşı Üniversitesi’ndeki sözleşmesi yenilenmeyen Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve diğer imzacı akademisyenler için dünyanın her yerinde üniversiteler üzerinden harekete geçmek, dayanışmayı örgütlemek için neyi bekliyoruz?!

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir