Ağustos’ta Varto’da başlayan sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte, sömürgeci faşist diktatörlüğün Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaşın sonuçları biliniyor.
Geceler, günler, haftalar boyunca kadim Kürt kasabası Cizre’nin, devletin baskı ve zulmüne yalnız başına direnişine şahit olduk.
Kimimiz elini Cizre’ye uzatmak, direnişin bir parçası olmak için çaba sarfetti, kimimiz çaresizlik içinde bütün olup bitenleri seyrederken, kimileri ise yüzsüzlükte sınır tanımadı.
Bu vahşet karşısında hiç bir şey yapmamanın teorisini uydurup, sessiz kalarak bu suça ortak olduğu gerçeğini gizlemeye çalıştı…
“PKK özyönetimler konusunda erken davrandı, bu gidişata hendekler sebep oldu” vb. demagojisiyle Saray-AKP diktatörlüğünün vahşetini kitleler nezdinde “anlaşılır” kılmak için sayısız takla attı.
Cizre’den geriye kalan virane görüntüler, sivil halkın çocuk-kadın, genç-yaşlı denilmeksizin yakılarak, keskin nişancılarca katledilmesi, ölü bedenlere işkence etmeleri, parçalanmış bedenlerin parçalarının farklı adli tıplarda ortaya çıkması, ölülerin günlerce sokak ortasında bekletilmesi…
Bütün o sokağa çıkma yasakları boyunca Cizre halkına yaşatılan vahşet ve zulüm hiç bir tartışmaya yer bırakmayacak kadar gerçek!
Cizrelilerin Saray-AKP diktatörlüğünün askerinin, polisinin, JÖH’ünün, PÖH’ünün gözü dönmüş vahşi saldırıları, katliamları karşısında yalnız bırakıldığı da bir başka utanç verici gerçek!
Şimdi Cizreliler yaralarını sarmaya çalışıyor.
Yakılıp-yıkılan kasabasını onarıyor; sömürgeci faşist devletin “kentsel dönüşüm” adı altında “rantsal dönüşüm” saldırısı karşısında kendi ayakları üzerinde durmanın savaşını veriyor.
Dün içimiz yanarak ya da duyarsızlıklarımızın kurbanı olarak Cizre’de olup-bitenleri seyreden bizlere, hiç değilse bu saatten sonra büyük bir insani sorumluluk düşüyor.
Cizre halkının yaralarını sarmasına irili-ufaklı sayısız katkıda bulunmak!..
Cizre’nin yeniden inşasında yer almak!..
Cizre halkının bu defa da devletin “rantsal dönüşüm” projesiyle evlerinin elinden alınarak, Cizre’nin Kürtsüzleştirilmesinin önüne geçmek!
Ne kadar kaldıysa, Cizre’nin tarihine sahip çıkmak, direniş geleneğini yaşatma mücadelesinin bir parçası olmak gerekiyor.
Bunun için açılan Cizre’yi inşa kampanyasını desteklerken, kendimizi sadece kişisel maddi yardımlarımızla sınırlandırmamalıyız.
Birilerinin bizden istemesini beklemeksizin, kendimizi bizzat bu kampanyanın bir aktivisti olarak görmeli, başlamış olan yeniden inşa kampanyasında yer almalı, dün yalnız bıraktığımız Cizre’nin yanında olmalıyız.
Yolu hapishanelerden geçenler tutsakların dayanışma kampanyalarına katılma biçimlerini çok iyi bilirler.
Bilmem bilir misiniz, hapishanelerde genellikle kıt-kanaat yaşanır.
Sık sık komüncü “arkadaşlar çok az paramız var, ihtiyaçlarımızı gözden geçirmek ve kısıntı yapmak zorundayız” diye uyarır ya da “nasıl yaparız” diyerek komün üyeleri toplanarak tartışırlar.
Bu kıt-kanaat yaşama rağmen, hiç kimse her hangi bir felaket ya da kampanya karşısında duyarsız davranmaz.
Kimsenin tutsaklara “dayanışma kampanyasına katılın” demesine gerek kalmadan, tutsaklar ne yapıp eder ve dayanışmanın bir yolunu bulurlar.
Her koğuş ya da hücre felakete uğrayanlarla nasıl dayanışırız ya da bu dayanışma kampanyası için neler yapabiliriz içerikli bir toplantı yapar.
Ve her kampanyada sigara içenlerin belirlenen bir süre sigara içmeyerek, sigara parasını kampanyaya aktarmaları en büyük miktarı oluşturur.
Yani diyeceğim, Cizre’nin yeniden inşası konusunda kimsenin kendisine “haklı” gerekçe aramak gibi bir lüksü olmamalı…
Bir şekilde Cizre’ye el uzatmanın yolunu bulmalı.
Bu kampanyada Avrupa’da yaşayan göçmenler, politik sürgünler olarak Kürtlere ve dostlarına büyük bir görev düştüğü biliniyor.
Ve hiç kimse, siyasi parti ve örgütlerin Avrupa’da her yıl düzenlediği yardım kampanyalarına katıldığını, bunun için katkıda bulunduğunu kampanyaya katılmama gerekçesi olarak sunmamalı.
Ayrıca Türkiye’de yaşayan halklarımız da kendilerini bu konuda sorumlu kılabilir, bu kampanyaya önemli bir katkı sağlayabilir, Cizre’yle dayanışma içinde olabilirler.
Burada önemli olan gerçekten Cizre halkının yanında olmayı istememiz, bunun için içten bir çaba içerisinde olmayı benimsememiz yeter.
Kampanyayı kendimizden başlayarak ilk adımı atabiliriz.
O zaman Cizre’yi Cizrelilerle inşa etmenin, bu kampanyayı başarıyla yürütmenin sayısız yolunu bulabiliriz.
İşte o zaman kısa sürede Cizre’nin hızla ayağa kalkarak, sömürgeci faşist diktatörlüğe “ayaktayız, direniyoruz” demesinin sevincini hep birlikte yaşayabilir, paylaşabiliriz…
Kardeşliğin, kardeşleşmenin gerçek anlamına ancak o zaman ulaşabilir…Hep birlikte geleceği kurma güvenini kendimizde duyabiliriz!..